Grima sabah kahvaltısını hizmetçinin elinden aldı: "Ben götürürüm. Siz zahmet etmeyin." dedi güler yüzle. Ama kahvaltıyı Theoden'e götüreceğine önce kendi odasına götürdü ve yatağının yanındaki sandıktan bir mendil çıkardı. Mendilin içinde beyaz bir toz vardı.
Grima kıkırdıyarak: "Bu iş sandığımdan kolay olacak." dedi.
Kahvaltıyı Theoden'e götürmeye giderken karşısına Eowyn çıktı. Grima güler yüzlülüğünü bozmadan: "Günaydın, hanımefendi!" dedi.
Eowyn de gülümseyerek: "Günaydın, Grima! Ek işe mi başladın? Anlaşılan kralın danışmalığını yapmak sana yetmiyor. Bu işi bırak da hizmetçiler halletsin." dedi.
Grima sakince: "Leydim! Hizmetçiler yeterince yoğun bu sabah. Biliyorsunuz bugün Edoras'ın kuruluş yıldönümünü kutlayacağız." dedi.
Eowyn: "Çok iyi niyetlisin, Grima. Bir de Eomer ve Theodred senin altın kalbini bir anlasalardı ya. Neyse amcama söyle öğlene doğru onla konuşmam gereken özel bir mesele var." dedi ve yanından ayrıldı.
Theoden bugünlerde rahatsızdı. Çoğu zaman elleri aşırı derecede titriyordu. Grima kahvaltıyı ona kendisi yediriyordu. Theoden üşüdüğünü hissetti: "Bugün hava serin mi?" diye sordu anlaşılmaz bir ses tonuyla. Ama nedense Grima kralın her dediğini anlıyordu: "Hayır efendim. Günlük güneşlik. Ama isterseniz size kalın kıyafetlerinizi giydirebilirim."
Theoden gülümsemeye çalışarak: "Çok iyisin, Grima. Oğlumdan bile daha yakınsın." dedi. Grima: "O ne söz, efendim? Hemen getiriyorum." dedi ve odadan çıktı.
Theodred, Grima çıktıktan sonra odaya girdi: "Baba, günaydın demeye geldim. Bugün nasıl hissediyorsunuz? Şölene katılabilecek misiniz?" diye sordu.
Theoden zor konuşuyordu. Yavaşça: "Ben bu haldeyken sen şöleni, karıyı-kızı düşünüyorsun. Bir Grima kadar olamıyorsun. O bile bana senden daha fazla sevgi besliyor." dedi.
Theodred: "Baba! O ne biçim sözler. Elbette sizi seviyorum. Siz benim babamsınız ve ulu bir kralsınız." dedi.
Theoden: "Ulu kralmış! Daha kolumu kaldıramıyorum. Hadi çık git odadan ve beni yalnız bırak." diye sinirlendi. Theodred: "Emredersiniz, efendim." dedi bozuntuya vermeden ve odadan çıktı.
Theored odanın kapısından bir süre ayrılmadı ve birini bekledi. Grima güleryüzle: "Günaydın, efendim. Yardım edebile..." diye cümlesine başladı ama Theodred onu omzundan tutup duvara yapıştırdı. Sert sesiyle: "Babamı bana karşı kışkırtmaya utanmıyor musun, solucan?" diye bağırdı.
Grima anlamamış gibi davranarak: "Ama efendim. Yine gereksiz yere bana kızıyorsunuz. Ben bir şey demedim ki babanıza." dedi.
Theodred bir şey demedi bir süre. Sonra Grima'nın burnuna yumruğu çaktı: "Kırık burnunla ilgilenirken en azından bir süre babamı rahat bırakırsın, seni solucan." dedi.
Birden Eowyn ortaya çıktı ve Theodred'e bağırdı: "Ne yaptığını sanıyorsun?" Grima'yı yerden kaldırdı ve Theodred'e: "Çabuk Grima'dan özür dile." dedi.
Grima kızararak: "Efendim hiç gerek yok. Bir yanlış anlama sadece." dedi.
Eowyn: "Theodred dediğimi yap hemen yoksa aramız bir daha eskisi gibi olmaz." diye tehdit etti. Theodred küplere binmişti ama Grima'ya soğuk bir bakış atıp: "Kusura bakma Grima." dedi ve gitti. Grima'nın yüzü, Theodred'in arkasından sinsi bir gülümsemedir aldı.
Eowyn odasında Grima'nın burnuna pansuman yapıyordu. Grima sakince: "Abiniz gelirse yanlış anlayabilir." dedi. Eowyn gülümseyerek: "Merak etme, Grima. Ağabeyim gelse de sana bir şey yapamaz." dedi.
Grima, Eowyn'in yatağının başındaki çiçekleri gördü: "Hala o çiçekleri saklıyorsunuz." dedi şaşkınlıkla.
Eowyn: "Evet, Grima! Utanmana gerek yok. O çiçekleri senin odama bıraktığını biliyorum. Niyetinin sadece beni mutlu etmek olduğunu biliyorum. Kimse bugünlerde bir leydiye çiçek almayı aklına getirmiyor. Tekrar teşekkür ederim." dedi.
Grima kızararak: "Sizi her zaman gülümserken görmek istiyorum sadece. Bugünlerde çok sessizsiniz." dedi.
Eowyn sıkıntıyla: "Amcam yüzünden. Hastalığından rahatsızlık duyuyorum. Ya ciddi bir durumsa ve yakında geçmezse..." dedi.
Grima: "Belki yediği yemeklerden kaynaklı bir gıda zehirlenmesi olabilir." diye fikrini söyledi.
Eowyn: "Sanmıyorum. Çünkü o yemeklerden biz de yiyoruz." dedi.
Grima: "Haklısınız." dedi sinsi bir gülümsemeyle.
Eomer ve Theodred son hazırlıkları denetliyorladı. Eomer: "Umarım amcam da kutlamalara katılır." dedi.
Theodred: "Sanmıyorum. Babamın sağlığı gittikçe daha kötüye gidiyor ve kimse ne olduğunu anlayamıyor." dedi.
Grima, Eowyn'le beraber konağın bahçesinde yürüyordu. Grima: "Peki, sizce Saruman'ın düşüncelerinde bir haklılık yok mu?" diye sordu.
Eowyn sinirle: "Asla. Sakın Saruman'ın düşüncelerine inandığını söyleme. O entrikalarla Rohan'ı ele geçirmek istiyor. Hem Dunland'daki barbarlarla yani bizim yıllardan beri düşmanımız olanlarla oldukça içli dışlı son günlerde. Yani ikili oynuyor. Hem bize bir sürü vaatler veriyor hem de bizim toprakları ele geçirmek için bir savaş hazırlanıyor. Umarım amcam savaş çıkmadan iyileşir. Yoksa Rohan'ın geleceği parlak değil. Gerçi savaş çıkarsak kılıcımı alır önden ben savaşa giderim." dedi.
Grima, Eowyn'deki savaş hevesini görünce etkilenmeden edemedi: "Tam bir Rohan kadını. Hem dürüst hem cesur hem de altın gibi bir kalbe sahip. Benim kadınım olursa ikimiz beraber Rohan'a barışı getirirdik. Saruman'la mütttefik olurduk hatta belki onu da emir kulumuz yapardık. Ne istersek yaptırırdık."
Grima hayallerine öyle kaptırmıştı ki gözleri farkında olmadan Eowyn'in göğüslerine kaymıştı. Eowyn önce bir garipsedi ve Grima'nın rahatsızlandığı sandı ama sonra Grima'nın gözlerinin onun rahatsızlık duyacağı bölgelerden ayırmadığını görünce Grima'ya hafif tokat attı: "Bence biraz dinlenseniz çok iyi olur. Sonra görüşürüz." dedi soğuk bir sesle.
Grima birden aklı başına gelmişti: "Leydim. Umarım sizi kızdıracak bir şey yapmamışımdır." dedi ama kafasına yediği bir darbeyle yere yıkıldı.
Devam Edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTA DÜNYA HİKAYELERİ - KARGALAR TARLASI
FanfictionRohan tarihi karmaşa ve savaş ile doludur. Ak Dağlar'dan gelen orklar, batıda bulunan Bozdiyarlılar ve son olarak kuzeydeki Orthanc'da bulunan Saruman ile mücadele, Rohan tarihinin önemli bölümlerini oluşturur. Yine de Rohan Kralları'nın soyu Eorl'ü...