(Multi Medya: Cadı'nın ormandaki kulübesi.)
Çok heyecanlıyım yeni bir hikayeyle buraya döndüğüm için, umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı çok ama çok merak ediyorum. 🥰🙈☺️
Yeşildere Köyü, Kara Bulutlar Ormanı'nın hemen kıyısına kurulu bir dokumacı köyüydü. Yüz yetmiş altı haneli bu köyde, herkes dokumacılıkla ilgili bir iş yapmaktaydı. Yün eğirip ip yapanlar, ipleri boyayanlar, dokuma tezgâhı yapan marangozlar, dokumacı işçiler ve köyde dokunan kumaşları şehre taşıyan tüccarlar. Tek geçim kaynakları kumaş dokumak olan köy halkı, ürettikleri rengarenk kumaşlara inat çok tekdüze bir hayat sürmekteydiler.
Köy öyle sakin, sıradan ve rutinini hiç bozmayan bir yerdi ki macera arayan bazı delikanlıların, ayakları yere basar basmaz yaptıkları ilk şey, köyü terk etmek oluyordu. Köy yöneticisi de köyün mizacına uygun, şişko, hantal ve suratsız bir adamdı. Altmış yaşını devirmiş bu adama kurnazlığından ötürü, çok uzun yıllardır Bay Karga denilirdi. Bir karga kadar çok görmüş geçirmiş, hafızası kuvvetli ve kıvrak zekalıydı. Yirmi yaşından beri köyü çekip çeviren oydu. Bir dertleri olduğunda herkes, ilk onun kapısını çalardı. Buna hastalık ve doğumlar dahildi çünkü karısı da köyün ebesi ve şifacısıydı. Ama köyün ebesi, talihin kötü espri anlayışından nasibini almış şekilde çocuk sahibi olamıyordu. Yıllarca karı-koca, çocuklarının olmamasını hiç dert etmediler. Kiraz Ebe hep "Elime doğan tüm bebekler, benim de çocuğum sayılır," derdi. Ama ebe yaşlanıp şifacılık ve ebelik işlerini tek başına göremez olunca Bay Karga, karısına yardımcı olsun diye bir kız getirdi.
Köydeki dişe dokunur, heyecan verici tek olay da işte bu şekilde yaşandı. Tam on iki sene evveldi, Bay Karga ve Kiraz Ebe'nin evlilik yıldönümleriydi. Karga, bir tüccarla şehre inmiş ve akşam, yanında on iki yaşında, sıska bir kızla dönmüştü. Kız, görünüş itibariyle köydeki insanlardan çok farklıydı. Yeşildere ahalisi genel itibariyle pamuk gibi beyaz tenli, tombul pembe yanaklı, sarı, açık kumral ya da kızıl saçlı ve mavi ila yeşil gözlüydü. Hiç, gece kadar siyah, parlak saçları olan; kopkoyu kara gözleri gece göğünde parıldayan yıldızlar gibi ışıklar saçan; esmer, kemikleri gözükecek kadar cılız bir kız görmemişlerdi. Üstelik kumaşlarıyla meşhur bu köydeki insanların aksine, üstündeki aba kumaştan, kuş tüyleriyle süslü elbisesiyle çok hırpani görünüyordu. Şehre, bir ticaret gemisiyle mülteci olarak gelmişti. Kimi kimsesi yoktu ve gemi kaptanının dediğine göre şifacılıkta pek becerikliydi. Bay Karga, bunu duyunca hevesle kimsesiz kızı yanına almayı çok istediğini söylemişti. Kızın konuştuğu yabancı dili bilen kaptan, ona, Bay Karga'yla gidip gitmek istemediğini sormuştu. Yabancısı olduğu bu ülkede gidecek yeri olmadığı için kız kabul etmişti.
Geçmişi hakkında hiçbir bilgi yoktu; adını dahi bilmiyorlardı. Kız, onları anlayıp da adını bile söyleyemediği için ona Kara diye seslenmeye başladılar. Hoş, adını söylese de herkesin bir lakabı olduğu ve insanların adlarıyla değil de lakaplarıyla anıldığı bu yerde yine de Kara derlerdi ya ona, neyse...
Tamamen yabancısı olduğu bu köyde tam bir gizemdi Kara. Yine de köylüler, başta onu aralarına aldılar. Ne de olsa Kiraz Ebe ve Bay Karga'nın evlatlığıydı. Zaten kız dillerini bilmediği için pek sesi çıkmıyordu ama gösterilen işi hemen kavrıyor ve çok hızlı öğreniyordu. Bir yıl içinde, köylülerin dilini onlardan düzgün konuşur hale gelmişti. Üstelik çok çalışkandı da. Ebe'nin tüm ev işlerini yapıyor, tavukları yemleyip keçileri sağıyor, ormandan gereken tüm şifalı ot ve bitkileri toplayıp merhemler ve ilaçlar yapıyordu. Şifacılık konusundaki yetenekleri ise civar köylere bile yayılmıştı. Yaptığı ilaçlar, ölecek gözüyle bakılan insanları birkaç günde ayağa dikiyor, yaraları tek gecede iz kalmadan iyileştiriyor, salgın hastalıkları kaynattığı otlarla kimsenin ölmesine fırsat vermeden önlüyordu. Adeta mucizeler yaratıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖYÜN CADISI
FantasyKöylülerin korktuğu, ormanda yalnız yaşayan CADI... Köye gelen yabancı bir adam... Uzaklardan gelen bir tehlike... Aşk, tutku, ihanet, şavaş ve güç... "Kimse, onları neyin yerle bir ettiğini anlayamadı. CADI dışında kimse bilemedi..." Bir orduya kar...