4

620 94 64
                                    

Güneşin aldatıcı olduğu bir gündü. Vardı ama ısıtıcı etkeni pek aktif değildi. Görüp aldanan çevremdeki anne babalar, kardeşler, eşler ve çocuklar bu yüzden üşüme noktasındaydı. Sıcak diye ince giyinip çıkmışlar, soğuğun acımasız yüzüyle karşılaşmışlardı. Fakat içleri sıcaktı. Sımsıcaktı. Gülümsemelerine ve bakışlarına yansıyordu bu sıcaklık, dokunuşlarına yansıyordu. Sefer taslarına, saklama kaplarına doldurup getirdikleri yemekler de içlerindeki sıcağı yansıtan etkendi, gözlerinden duyguyla akan yaşlar da. Onlardaki bu sıcaklığı etkileyen tek bir kişi vardı karşılarında, askeri üniforma içindeki sevdikleri. Tüm bunlar hasret kaldıkları 1 saat içindi, yakınlarımızla görüşme saati için. Bu günleri seviyordum, askeriyenin bahçesi canlanıyordu. Üzerinde oturduğumuz tahta masa sandalyelerin benimle aynı fikirde olduğu kanısındaydım. Ağaçların, çimlerin. Şanssız olan benim oturduğum masa sandalyeydi. Çünkü, tek başımaydım. Askeri üniformamın içinde üşümüyor ama içimi de ısıtamıyordum. Normalde ablam gelecekti, dün akşam eşinin izin vermediğine dair bir mesaj almış idim.

Ellerimi masanın üstünde birleştirmiş, gözlerimi üstünde tuttum. Kim Jongin görüş açımda olan bir masada oturuyordu, birlikten Park Chanyeol'un masasında. İlk geldiği an beni fark edip uzaktan bir baş sallamasıyla selam vermiş idi. Hâlâ tek parça halinde olduğuna göre tehlikeli bir durum kalmamış olsa gerek diye düşündüm onu ilk gördüğümde. Şu an ise ne kadar güzel göründüğünü düşünüyordum. Evimde karşı karşıya otururken dahi fark etmediğim bir olguydu bu. Belki de uzaktan uzağa güzeldi. Yalnızca gülümserken, masadaki ailenin fotoğraflarını çekerken, çektiği fotoğraflara memnunca bakarken izlenmeye değerdi. Diğerleriyle muhabbeti sade ve mesafeliydi. Arada bana bakıyordu konuşurken. Gülümsüyor, tekrar önüne dönüyordu. Burada bulunan birçok insana rağmen o güneşe aldanmamıştı. Başındaki bereden, üzerindeki kalın ceketten bunu anlamak mümkündü. İçini ısıtamadığı için bu derece dikkatli olması, duygusal bir yorum mu olurdu?

Yanına gelen 7-8 yaşlarındaki kız çocuğuyla konuşmasını izledim. Çocuk yan masalarından geldi yanlarına. Kim Jongin, çocuğun küçük elini kavrayıp geldiği masaya doğru bakarken ayaklandı. Biraz sonra o masada bulunanların da fotoğrafını çektiğinde çocuğun çağırma nedenini anladım. Aralarında geçen kısa konuşma fotoğrafları ondan nasıl alacağıyla ilgili olsa gerekti. Bahçenin yeni neşesi, her gören masa yanına çağırmaya başladı onu. Tüm nazikliğiyle herkesin boy boy fotoğrafını çekti. Bu süreçte sadece onu izledim. Hareketleri çok zarifti. Hiç tanımadığı insanlarla diyaloga geçerken mükemmel bir insan gibi görünüyordu. Masalar arası dolandıktan sonra bana doğru adımlarken heyecanlanmadığımı söylemek yalan olur.

"Merhaba."

Bir baş selamlamasıyla karşılık verdim.

"Oturabilir miyim?"

"Elbette."

Karşıma oturdu. Gözlerini kısaca etrafta gezdirip bana baktı sonra.

"Yalnızsın." dedi. Histerik, küçük bir gülümseme dudaklarımdan geçip gitti.

"Ablam tarafından ekildim. Eşi gelmesine izin vermemiş."

Dudaklarını birbirine bastırırken kaşları havalanıp alçaldı. Üzgünüm der gibiydi bakışları. Ben de üzgündüm. Sesli olarak bir cevap vermediğinden kısa bir sessizlik girdi araya. Sonrasında yine ilk konuşan o oldu.

"Senin de fotoğrafını çekeyim mi?"

Bu seferki gülüşüm samimiydi. Devaju oluyordum.

"Artık izin alıyorsun?"

Burnundan nefes vererek güldü.

"O olaydan sonra..."

Haklısın mahayetinde baş salladım. Ama fotoğrafımı çektirmek istemiyordum.

Aşk Üzre |SeKai|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin