mektup

700 69 23
                                    

31 Mayıs Pazartesi, Kim Jongin’e.

Adını duyduğumda kanımın pıhtılaştığını hissetmem, ama bak hissetmem, gerçekti. Adını söylerken tuhaflaşmam, ama neden böyle tuhaflaşılır ki, son derece gerçekti. Biri gülüyordu ve sen de gülmeye başlıyordun Kim Jongin. Biri üzülüyordu ve sen de hayata kafa atmak istiyordun. Çocuklaşıyor ve çocuk oluyordun. Kafanı yasladığın yerden kaldıramıyordun çünkü izlemeye doyamıyordun. Birlikteliğimiz özlemlerimizi doyuruyor ama bir sonrakine yeni bir kat atıyordu. Kendimi yine, ve yine, sıradan bir sohbet halindeyken bile gözlerinin parlaklığını seçmeye çalışırken buluyordum. Biri, her'bir'şeyim oluyordu. Yanında olmadığım zamanları kıskanıyordum.

Yanında olan zamanı kıskanıyorum Kim Jongin.

Ne yaptığını merak ediyorum, nasıl olduğunu, kimlerle olduğunu, ne konuştuğunu, teselli eden birinin olup olmadığını, teselliyi kimde bulduğunu çünkü seni kırdım. Ellerime saplanan parçalarla yazıyorum şimdi bu mektubu, seni incittim. Seçmeye çalıştığım parlaklığı yok ettim. Bir yerlerde bir yıldız düştü biliyorum. Başka türlü olmaz çünkü bu sarsıntı, başka türlü insanın içine kıymaz. Biz kıyımı yaratmaz. Biz. Ne güzel değil mi seni sevdiğimi fark ettiğim kırkiki saatten beri biz diyorum.

Ama şu an, biz olacakken seni kaybetmiş olmakla yeniden hayatıma katacağım çizgisinde ince ince kıvrılıyorum.

Kıvrıldıkça bizi var edeceğimize söz veriyorum. Biz olacağız Kim Jongin, öyle ya da böyle, affedilmiş ya da affedilmemiş, içimde ya da dışımda biz olacağız. Buna ulaşmak için gökyüzüne merdiven dayarım.

Şayet seninle başka bir hayatta karşılaşma şansımız olsaydı, mesela böyle bir mektup yazdırmayacak bir hayatta, seni gözümden sakınırdım. Eline ulaşması gereken bir mektup yüzünden kapını çalan askerlerin olmadığı bir hayat için kırkikindi güneşini vururdum. Tek derdimizin ektiğimiz çiçeklerin büyümediği olduğu, sevgi sözcüksüz her cümlem için bana kızdığın, akşamları balkona masa devirip yanına sosyopolitik konuları karıştırdığımız ve hararetli tartışmalar içine girdiğimiz, kitapların dünyası bir hayat için. Şimdi bunu hayal etmekle dudaklarını öptüğüm gerçeği canımı acıtıyor. Gerçeklik, kırık bir ışık huzmesiymiş acı acı vuruyor.

Kendimle kavgamı nasıl da öyle kolay bitirdin Kim Jongin. Bu kavgayı bölen ellerini seviyorum. Kalbimi ve aklımı işgal etmeni seviyorum. İşgalcilerle savaşmayı meslek haline getirmiş bedenimin bu duruma karşı çıkamamasını seviyorum. Bana kurşunun grisinden, kanın kırmızısından ve giydiğimiz üniformaların yeşilinden başka öğrettiğin renkleri seviyorum. İnsanın bu dünyada doksandört kemiği eksilirken ikiyüzaltı kemiği güçleniyormuş bu konudan sana varabilecek olmayı çok seviyorum. Sevginin öğretilebilir olduğunu ve annemle babamın ölümünden sonra mahrum kaldığım sevgiyi bana öğretebildiğini...

Bu işte hayatımın hiçbir garantisi yok, Jongin. Her gün birileri gözlerini yumuyor hayata. Bu birileri ya bizim gibi vatanı uğruna çalışanlar, ya da bize kafa tutan soysuzlardan oluyor. Ölümün kokusunu her gün en yakınımda hissediyorum, işimin kaçınılmaz bir gerçeği. Bazıları şanslı oluyor bu anlamda, sadece ufak tefek yaralar ve karanlık anılarla emekli oluyorlar. Ama bazıları da o emeklilik gününü hiç göremiyor. Senden önce bu ayrımı pek umursamazdım. Ölümümün vatan uğruna savaşırken olmasını dilerdim, böylesi en iyi ölüm şekli olarak gelirdi. Lâkin şimdi sen varsın. Sen varsın ve ben seninle yaşlanarak ölmek istiyorum. Yüzünün her kırışıklığına şahit olmak gibi bir hayalim var.

Eğer bunu yapamazsam, beni affet. Bil ki seni çok severek girmişimdir toprağın altına. Seni çok severek yummuşumdur gözlerimi, dudaklarımdan dökülen son isim seninki olmuştur. Seninle 'dünyaya bir kere daha gelsem bir kere daha bunları yaşamak isterim' anıları biriktirmişizdir. Senin gülüşündeyimdir, göz yaşında, korkunda, sevginde, göğsünde ve ellerinde. Seni kötü anımsadığım tek bir anı bile yoktur, sen başıma gelmiş en güzel şeysindir. Ölümün geçi ya da erkeni, bu mektup sana gelene kadar beni iyi hatırlayacağın anılar biriktirebilmişizdir. Biz olabilmiş ve geride bıraktığımız günleri tebessümle hatırlayabiliyoruzdur. Bu mektup köşesinde dururken seninle bunları yaşamışızdır ya da yaşıyoruzdur.

Mezarıma unutmabeni çiçekleri dik, sevgili Kim Jongin.

Kökü sev olan bu kelimenin nice evrildiği durumları dizmiş olalım hayatımıza. Hepsinden bir tutam ha ne dersin. Sevmek, sevgi, sevgili, sevda, sevdalinka. Sen ve ben. Biz ve ikimiz.

Biz.

Kökü sev olan her kelimeyle,
Oh Sehun.

-
|24.05.21| & |11.06.21|

Aşk Üzre |SeKai|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin