5

645 86 38
                                    

Vücudumda kol gezen ağırlıkla gözlerimi araladım. Aşırı hantal hissediyordum fakat hâlâ uyuyabilir durumdaydım. 15 saatlik uyku yetmiyordu görevden dönünce. Karınca gibi çalışıp tembel hayvan gibi yatış haline geçiyordum. Göreve çıkınca resmi olarak insan olmanın temel özelliklerini kaybediyordum. Uyumak, beslenmek, sindirmek, temizlenmek ana unsurlardı. Uyumayı bir miktar hallettiğime göre besin ihtiyacımı gidermeliydim. Yatakta doğruldum bunun için. Evimdeydim. Sabahın erken vakitlerinde geldiğim gibi devrilmiş idim. Kapıdan nasıl girdim, nasıl kıyafetlerimi değiştirdim hatırımda yok bile. Sınır bilmez halim mesleğim dolayısıyla gittikçe genişliyor. Aldığım dehşet derecedeki zor eğitim ilmek ilmek kanıma işlemiş halde, acı eşiğim çok yüksek.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçip karnımı doyurdum. Ilık suda duş aldıktan sonra odaya geçtim. Komodinin üstündeki telefonu aldım elime. Çağıma en ayak uyduramadığım şeyi ellerim arasında tutuyordum şu an. En az kullandığın araç gereç ne diye sorsalar aklıma ilk gelen cevap telefon olurdu. Öyle ki kapalı haldeydi. Açılmasını beklerken yatağın kenarına oturdum. Ekrana gelen pini girdikten sonra karşıma çıkan aramalar ve mesajlarla duraksadım bir an. En az kullandığım araç olmasının altında sürekli iletişim kuracak birinin olmaması etkiliydi. Rehberime giren yeni numarayı kaçırıyordum. Ekrana bakarken gülümsedim. Henüz kaydedilmiş bile değildi, Kim Jongin ismiyle kaydettim onu. En son askeriyedeki görüşme saatinde karşı karşıyaydık. Aramızda süren muhabbet doğrultusunda numaramı istediğinde vermiş, telefonum o an yanımda olmadığı için beni araması gerektiğini söylemiş idim. O günkü aramanın üstünden bir sürü arama ve mesaj vardı şimdi. Özellikle mesajlarını okurken çok eğlenmiş hissediyordum, kendi halinde takılışı şirindi. Evet, şirin.

Numarasına tıklayıp onu aradım.

"Merhaba."

Telefon açıldığı an selam veren ilk kişi oldum. Mesajlarına ve aramalarına dönmeme sebebimi açıklamak istiyordum. Yüksek ihtimal farkındaydı ama duysundu.

"Merhaba."

Ses tınısı soğuk değildi, bir miktar rahatladım.

"Nasılsın?" diye sordum münasip olarak.

Ben iyiydim. Ben, kesinlikle iyiydim. Bizi belirli aralıklarla karşı karşıya koyan hayata çelme takıp ona buluşma teklif etmek istiyordum.

"Hakkında 'kayıp aranıyor' ilanı vermeme az kalmıştı. Geri dönüt alabildiğim için mutluyum, ne kadar üzerinden iki hafta geçmiş olsa da. Yani şu an gayet iyiyim, sen?"

"Oh," sırt üstü yatağa bıraktım bedenimi.
"Mesleğim dolayısıyla yoktum, göreve gittik. Yani bilerek cevap vermemezlik yapmadım. Zaten fark ettiysen telefonum kapalıydı. Şu an ise iyiyim."

"Tahmin ettim." dedi. Evde olmalıydı, onun harici hiçbir ses yoktu çünkü. Devam eden cümlelerini dinledim. "Göreviniz bu kadar uzun sürüyor muydu?"

"Bu kısa sürmüş hali."

Beni neden, ne söylemek için bu kadar çok aradığını merak ediyordum. Soracak bir potansiyele sahiptim fakat hangi birini soracaktım ki? Tarih verip sıralasam ve hepsinin nedenini kâğıt üstünde istesem uygun olur muydu?

"Ciddi misin?"

"Evet."

Yüksek ihtimal kişisel hayatımın olmadığıyla ilgili şeyler düşünüyordu.

"Peki, şu an ne yapıyorsun?"

Ya da yanılıyorum. Soru beni heyecanlandırdı.

"Evimdeyim, duştan yeni çıktım. Öyle oturuyorum. Sen?"

Aşk Üzre |SeKai|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin