14

509 55 8
                                    



Wooyoung

Okula geç kaldığım için ayaklarımı götüme vura vura koşuyordum.
Sınıfa girmeden önce kapıda düzgün bir şekilde soluklandım ve kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Hoca geçmem için eliyle gir işareti yaptıktan sonra sırama doğru ilerledim.
Sıramda Bang Chan ve Yeosang oturuyordu, arkada ise Wooyoung.
"İstersen yerime geçeyim."
Yeosang'a sorun yok anlamında omuzunu sıktıktan sonra Wooyoung'un yanına oturmuştum. Dün yaşananlardan sonra aşırı utanıyordum açıkçası.

Gözlerimiz arada buluşsa da inatla ona bakmamaya çalışıyordum.
Derste kafasını sıraya koyup uyuklamaya başlayınca onu izlemeye başladım.
Uzun sarı saçları, güzel burnu, çilleri...
Daha sayılacak bir sürü güzel şeyi vardı ve o kusursuz görünüyordu.
Elimi yavaşça yanağına çıkardım ve iki parmağımla okşadım.

Hafif kıpırdayınca elimi çekmek için hamle yapmıştım ama o yüzündeki elimi tutup parmaklarının arasına geçirmişti.
Kalbimin ritmi bozulurken önde bizi izleyen Yeosang ve Bang Chan birbirine fısıldayarak bir şeyler söylüyordu.
Utancımdan ben kafamı sıraya koydum ve gözlerimi sıkıca kapattım.

Jeongin

Dünyanın en güzel günü Cuma günü olabilirdi. Çünkü diğer gün okul yok, yatmak var, gezmek var ve daha bir çok şey vardı.
Çalan son zille eşyalarımı çantama koyup okuldan çıktım.

Çocuklarla beraber evlerimize dağılırken tam kapının orda aklıma gelmişti.
Babamın askerlik arkadaşına bu gün akşam yemeğine gidecektik.
Şu an geri okula dönmek istiyordum.
Misafirliğe gitmekten nefret ediyordum.
Somurtarak eve girdim ve uzun bir duş alıp akşam için hazırlandım.

Annem ve ben düzgünce hazırlanıp babamın bizi almasını bekliyorduk.
Babam annemi arayıp çıkmamızı söyleyince evden ayrılıp babamın arkadaşının evine gittik.

Kapıyı orta saçlı uzun boylu bir kadın açmıştı. Çok güzel bir kadındı.
Gülümseyerek ilk anneme sıkıca sarıldı.
"Hoş geldiniz!"
heyecanla birbirlerine sarılırken babamın arkadaşı da gelmişti.
O da uzun boylu ve yakışıklı bir adamdı.
Şu an kendimi götten bacak gibi hissediyordum.
Babam ve adam birbirine sarılırken içeri sonunda girebilmiştik.

"Ne iyi oldu bize gelmeniz. Neredeyse 1 yıl oldu görüşmeyeli."
Annem ve babam güzelce sohbet ederken gözlerimi etrafa gezdirdim. Benim burada ne işim vardı amk??
Tam cebimden telefonumu çıkartırken babam benden bahsetmeye başlamıştı.

"Jeongin de okulunu değiştirdi, ayrıca geçen geldiğimizde de gelememişti."

"Evet evet. Kocaman olmuş zaten."
Adam gülümseyip omuzlarımı sıkarken bende gülümsemiştim.

"Benimde oğlum geçen geldiğinizde yoktu okula çok bağlı biliyorsun. O da tatlı bir şeyler alamaya gitti."

"Hazır konu açılmışken buyurun sofraya, oğlum gelir zaten 1-2 dakikaya."

Hepimiz yerlerimizden kalıp yemek masasına ilerlerken kapı çalmıştı. Kadın kapıyı açmaya giderken bende herhangi bir yere oturup gruptan gelen mesajlara bakıyordum.

"Hoş geldiniz!"
Neşeli sesle gelen kişiyle kafamı kaldırmıştım.
Karşımda gördüğüm uzun boylu dev Yunho'yu görmeyi beklemiyordum.
O da beni görünce şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ne kadar büyümüşsün."

Yunho gülümseyerek annemle konuşurken onu izliyordum.


Yemekler yenip tatlılar servis edilirken Bayan Jeong bana ve Yunho'ya bakmıştı.
"İstiyorsanız siz odanıza geçin."
Yunho yerinden kalkıp bana gel işareti yaptı. Onun uzun silüetini takip ederken ne kadar kısa olduğumu tekrar anlamıştım.

Odasına girdiğimde etrafta gözlerimi gezdirdim. Grilerin ve krem renginin tonlarında olan odada bazı yerlerinde çiçekler vardı. Yatağa oturup yanına oturmam için yanına pat patlattı.
"Şimdi benim okulla alakalı birkaç dosya düzenlemem lazım, bana yardım et."
Tamam anlamında kafamı sallamıştım. Şaka gibi, bana iş yaptırıyordu.

Yatağın üstüne koyduğu kağıtlarla gözlerim kocaman açılmıştı. Nasıl bu kadar işi yapabiliyordu ve tek başına yapıyordu.
"Nasıl bunları yapıyorsun? Kafan karışmıyor mu?"
Kağıtları sınıf sınıf ayırırken muhabbet açamaya çalışmıştım.
"Başlarda çok zorlanıyordum. Zaten 2 kişiydik sonra benim yanımda olan çocuk okulunu değiştirince tek kaldım."
Anladım anlamında kafamı salladım.

İkimizde sessizce kağıtları düzenlerken sonunda bitmişti ve kağıtları onun kitaplığına diziyorduk.
"Amma uzun bir kitaplık."
İkimizde kıkırdaktan elimdeki kağıtları en üst rafa koymaya çalışırken ayağım hafifçe kaymıştı.
"Ay"
Belimde hissettiğim ellerler kalbime ani bir sancı girdiğinde bedenimi ona döndürdüm. Yakınlığımızdan dolayı kalbim daha da hızlı atmıştı.
"Ben su alacağım. İster misin?"

"Olur."
Benden uzaklaşıp odadan çıkarken yüzümü yelleyip yatağa geri oturdum.
Şu an hiç iyi değildim.

Belle âmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin