17

414 51 13
                                    


Felix

Sabahın erken saatlerinde uyanıp hazırlanmaya başlamıştım.
Bu gün Wooyoung ve arkadaşlarıyla buluşacaktık bu yüzden aşırı derece de gergindim.
Tam olarak bir şeyler olmasa da Wooyoung'un bana attığı bakışlar, ilk günden beri olan aramızdaki çekim aşırı hoşuma gidiyordu.
Bu hoşuma gitme meselesi tam olarak ondan hoşlanmaya döndü mü onu da bilemiyorum.
Kafam çok karışıktı bu konuda.

Heyecanımdan dolayı dün resmen evi fashion show'a çevirmiştim ve en yakışanı giyinip, hafif bir makyaj yapıp Yunho'yu aramıştım. O bizi alacaktı evden.

Seonghwa

Gruptaki mesajları gülümseyerek okuyordum.
Felix heyecanlı olduğunu aşırı belli edecek ses kayıtları atıyordu.
Bang Chan,Hongjoong ile bizim buluşacağımız için heyecanlıydı.
Ve Hyunjin sanırım hâlâ uyuyordu. Bu çocuk niye böyleydi asla anlamıyorum.

Ben ise Minho ile planladığımız gibi buluşup kardeşinin Veli toplantısına gelmiştik.
Ben dışarıda bir sandalyede otururken Minho 25-30 dakikadır içeride hoca ile konuşuyordu.
Çıktıklarında ayağı kalkıp Minho'nun yanına gittim.
Minho bana gülümseyip hocaya dönmüştü, aynı şekilde hoca da bizim aramızda gözlerini gezdirip konuştu.
"Sevgili misiniz?"
Ani gelen soru ile gözlerim fal taşı gibi açılırken Minho da şaşkınca hocaya bakıyordu.
"Aaa ben öyle sandım sanırım. Pardon. Bu arada Minho bey, mutlaka 2 ayda bir yanımıza uğramaya çalışın. Sizinle bu konuyu bir kerede konuşup atmak istemiyorum."
Kafasını peki anlamında salladı ve hafiften belimi yürümem için ittirdi.

Okuldan çıkıp bir otobüse bindik ve buluşma yerine doğru yola çıkmıştık, o ara merakına yenik düşük ona sordum.
"Ne konuştunuz?  Ciddi bir sıkıntı yok değil mi?"
Camdan dışarı dikkatlice bakan gözleri bana dönmüştü yan yana oturduğumuz için bacaklarımız birine değiyordu.
"Olsa da düzeltebilecek misin sanki ha? Haddin olmayan şeyleri sorma."
Bu tepkisine çok şaşırmıştım. Gülen yüzüm hafifçe düşmüştü ve onu kafamla onaylayıp diğer tarafa çevirmiştim bakışlarımı.

Onu gerçekten kendime yakın gördüğüm için konuşmaya çalışıyordum ama nafile. Minho hep ilk tanıştığım Minhoydu ve hep aynı kalacaktı.


Yunho

Kafe'nin önünde geldiğimizde hafiften yağmur başlamıştı. Felix, Hyunjin ve ben hızlı adımlarla kafe'nin içerisine girmiştik. Hepimiz diğerlerinin olduğu masayı ararken Yeosang'ın bize el sallamasıyla oraya doğru yürüdük.
"Selam."
Wooyoung gözlerini Hyunjin ve benim aramda gezdirdikten sonra Felix'e bakmıştı ve resmen kenetlenmişti.
"Otursanıza ne dikiliyorsunuz öyle."
Yeosang'ın sesi ile Felix ve Wooyoung'un garip bakışması bitmiş, oturmuştuk.
Rastgele otursakta karşımda bana nefretle bakan Jeongin'i görünce hafifçe göz devirdim.
Bu çocuk bana bazen tatlı bir his veriyordu.
Güzel vakit geçirebileceğim, eğleneceğim birine benziyordu ama çoğunlukla bana nefret edercesine bakıyordu ve bu tavırları beni ondan soğutuyordu.
Bang chan ve Hongjoong'un gelmesi ile dikkatimi Jeongin'in iki taraflı davranması düşüncelerinden çıkmıştım.

Hyunjin

Hepimiz yemeklerimizi söylerken yanımda oturan Yeosang'a arada gözüm kayıyordu.
Siyah olan saçlarını sarı yapmış ve hafif bir makyajı vardı. Yakından daha güzel görünüyordu.
Fazla dikkatli baktığımdan sanırım bana dönmüştü.
"Yüzümde bir şey mi var? On saattir baktın?"
Hafifçe gülmüştüm ve tek kaşımı kaldırıp o ara onu süzmüştüm.
"Evet var."
Eline bir peçete alıp dudaklarının kenarını sildi ve sessiz ama benim duyabileceğim şekilde söylenmeye başladı.
"İşte bu yüzden dışarıda yemek yemeyi sevmiyorum."
Hafifçe sırıtıp elindeki peçeteyi aldım ve elimin tersi ile yüzünü okşadım hafifçe.
"Güzellik.."

Gözleri hafifçe açılmış bana bakarken bende o ara gözlerimi yüzünün etrafında gezdirdim, sonra ise gözleriyle tekrar buluşturdum.
"Yüzünde diyordum... güzellik var. Hemde çok fazla. Yeni saçların sana çok yakışmış."

Seslice yutkundu ve gözlerini kaçırıp kafasını çevirmeden önce sessizce 'sağ ol' deyip etrafta bakınmaya başladı. Onun bu haline gülüp önüne dönerken, karşımda oturan Felix 'ne yapıyorsun aq' bakışlarıyla bana bakıyordu. Onu görmemezlikten geldim ve kapıdan Minho ve Seonghwa'nın gelemesi ile herkesin dikkati onlara geçmişti.

Seonghwa

Kafeye girdiğimiz gibi hızlı adımlarla masaya gitmiştim ve hepsine selam verip Yunho'nun yanına oturmuştum. Minho da karşıma oturduğunda ona birkaç saniye bakıp gözlerimi kaçırmıştım.

Yaptığı gerçekten hoş değildi. Bende insandım ve ne kadar onun benim hayatımda pek bir yeri olmasa bile ona yakın davranmaya çalışıyordum, arkadaş olmak istiyordum.
Düşüncelere dalarken Yunho hafifçe kolumu dürtmüştü ve kulağıma yaklaşmıştı.
"Bir şey mi oldu? Hayırdır?"
"Sonra anlatırım. Şimdi sırası değil."
Tamam anlamında kafasını sallamıştı ve önüne dönmüştü.

Wooyoung

Uzun süredir bu kadar eğlendiğim bir gün geçirmemiştim sanırım. Hepimiz gülüp, eğlenip saçma sapan anılarımızdan bahsederken artık veda etme zamanımız gelmişti.
Aramızdan en çok Hongjoong ve Seonghwa anlaşmıştı sanırım çünkü şu an birbirlerine sıkıca sarılıp asla ayrılmıyorlardı.

Hepimiz dışarıda birbirimize sarılıp veda ederken en sona Felix kalmıştı.
Birbirimize bir süre baktık ve kollarını boynuma doladı.
İnce belini hızla sarıp kendime bastırırken o da kafasını boyun girintime sokmuştu.

Bir süre öyle kaldıktan sonra Jeongin ve Yunho'nun aynı anda öksürmesi ile ayrılmıştık.
"Bu gün çok eğlendim."
"Bende, umarım ileride tekrar yaparız."

Tam bu fırsat olduğunu düşünüp lafa daldım.
"İstersen Salı veya Çarşamba günü buluşabiliriz. Sadece biz, beraber."
Felix şaşkın bakışlarıyla bana baktıktan sonra gülümseyerek kabul etmişti
"Konuşalım o zaman."
"Olur."
Birbirimize veda ettikten sonra Hongjoong'un arabasına binmiştim.
Sanırım ben Felix'ten gerçekten çok etkileniyordum.

Yunho

Jeongin dışında herkesle vedalaştıktan sonra arabama doğru yürümüştüm. Tam kapıyı açıp girecekken Jeongin eliyle kapıyı kapatıp kendini benim ve arabanın arasında soktu.
"Bana niye böyle davranıyorsun?"

Sesinde farklı bir ton vardı. Normal bana karşı olan soğuk ve mesafeli gibi değil de daha farklıydı.
"Ne diyorsun Jeongin?"
"Duyuyorsun beni. Neden bana diğerlerine davrandığın gibi davranmıyorsun?"

Derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim.
"Sence diğerlerine davrandığım gibi bir ilgiyi veya o samimiyeti hak ediyor musun Jeongin? Seni tanımıyorum nasıl bir karektere sahipsindir bilemem ama bana davranışların hoş değil. Ne kadar seni alttan alamaya çalışsam da sen daha da haddini aşıyorsun. Şimdi gelip bana neden sana diğerileri gibi davranmadığımı soracağını git bi kendini sorgula. Ben nasıl bir insanım diye. Şimdi eğer cevabını aldıysan çekil, gideceğim."

Kafasını eğdi ve bir şey demeden Hongjoong'un arabasına bindi. Bende arabaya geçip çocukların binmesi için kornaya bastım.
Arabaya hepsi bindiğinde pür dikkat bana bakıyordu.
"hepinizi eve bırakayım, grupta konuşuruz şu an hiç havamda değilim."
Hepsi beni onaylarken bende hızla arabayı sürmeye devam ettim.
Şu küçük velet beni sinir etmekten başka bir şey yapmıyordu.

Belle âmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin