22

375 46 11
                                    



Felix

Hongjoong'un evine gelmiş, uzun bir yemek masasında oturup yemek yiyorduk. Ortamda garip bir hava vardı. Eve girdiğimizden beri Seonghwa hep Minho'nun yanında ve kulağına fısıldayarak bir şeyler söylüyor.
Bang Chan, Hongjoong'u bahçeye çıkarıp orada takılıyorlardı, onlar çok tatlılardı. Bang Chan'ın sevgilisi olması aşırı garibime gidiyordu özellikle Hongjoong gibi biriyle.
Hyunjin ise uyuyacağını söyleyip gelmemişti ama bu tabikide yalandı.

şu an ise ilgimi Yunho çekiyordu, normalde Jeonginden nefret eden beyefendi beraber karşılıklı oturmuş flörtöz bakışlarla birbirlerini izliyordu.
Ben ise sadece etrafa bakıyordum,Eve ilk girdiğimizde Minho ile Wooyoung bir şeyler konuşuyorlardı ve Minho 'San da İtaylaya taşınmış' dediğinde Wooyoung'un suratı düşüp önüne dönmüştü.
Yeosang bir keresinde Wooyoung'un eski sevgilisinin San adında biri olduğunu söylemişti.
Sanırım ben ve Wooyoung hiç beraber olamayacaktık çünkü o hâla eski sevgilisini seviyordu.

Yemek başladığında ortaya öylece bir konu atılmıştı ve herkes konuşuyordu bense önümdeki yemekle oynayıp suratımı asmakla meşguldüm.
"Felix sen iyi misin?"
Bang Chan'nın sorusuyla kafamı kaldırıp ona baktım.
"İyiyim iyiyim."
Tekrar önüme döndüğümde karşımda oturan Wooyoung ile göz göze gelmiştik. Kafamı çevirip yemeğime döndüm.



Yemekler bitince film izlemek için salona gitmiştik, Bang Chan ve Hongjoong ikili koltuğa geçip sarılarak üzerlerine battaniye örtmüşlerdi. Hongjoong kafasını Bang Chan'ın göğüsüne yaslayınca Bang Chan onun saçlarının arasına öpücükler kondurmuştu.

Dörtlü koltuğa Seonghwa, Minho aralarında iki tane Mısır tabağı koyup diğer kısımda da Yunho ve Jeongin oturuyordu.
Ben ve Wooyoung ise ayrı ayrı tekli koltuklarda oturuyorduk. Film başladığında ortamda sessizlik oluşup, bütün gözler televizyona çevirilmişti.



Film'in 1,5 saattinden sonra gözlerimi televizyondan çekip bizimkilere baktım. Hongjoong ve Bang Chan uyuyakalmışlardı.
Seonghwa daldı dalacak modundaydı, Minho ise kafasını onun omuzuna koymuş uyuyordu.
Aynı şekilde Yunho'yla Jeongin'de uyuyordu fakat onlar el ele tutuşuyordu. Kesin bunlar sevgili ve bizden saklıyordu. Kafamı Wooyoung'a çevirdiğimde göz göze gelmiştik, hemen kafamı çevirip ayağı kalktım ve tuvaleti bulmaya çalıştım. Malum ev, ev değil saraydı!

Wooyoung arkamdan gelmiş olacaktı ki benim kolumdan tutup bir odaya soktu ve kapıyı kilitledi.
"Ne yapıyorsun Wooyoung?"
"Bana neden garip davranıyorsun Felix? Seni istemeden kırdım mı?"
Ona ukalaca bakış attım.
"Beni istesen de kıramazsın Wooyoung. Çekil şurdan."
Omuzundan itip geçmeye çalıştım ama anahtar onda olduğu için gidemiyordum.
"Ver anahtarı, çocuk çocuk hareketler yapıyorsun."
"O zaman sende ne olduğunu anlat. Neden bana böyle davranıyorsun?"
Bana doğru yaklaştıkça bende geriye doğru gidiyordum.
"Bir şey olduğu yok. Aç kapıyı çıkmak ist..."

Telefonunun çalmasıyla benden uzaklaşmıştı.
"Ne o erkek arkadaşın mı arıyor. Hiç utanıp, çekinme açabilirsin."
Nefret dolu bakışlarımı ona doğru atıp kollarımı birbirine bağladım.

Wooyoung telefonu meşgule atıp sonra ise cebine koymuştu. "Arayan kardeşim Felix, ayrıca erkek arkadaş nerden çıktı? Benim erkek arkadaşım yok."
Histerik bir kahkaha attım.
"Aynen ya kesin yoktur, acaba bu yalanı daha kimlere söylüyorsundur kim bilir."
Sinirlenmeye başlıyor gibiydi. Boynundaki ve alnındaki damarlar belirginleşmiş bana bakmaya devam ediyordu.
"O kadar aydır fark etmedin mi Felix?"
"Erkek arkadaşının olduğunu mu? Ay doğrusu ne söyleyeyim fark edemedim biliyor musun? Malum çok güzel oyuncusun da."
Tırnaklarını avucunun içine bastırmıştı.

"Sana olan hislerimden bahsediyorum Felix. Okulun ilk gününden beri aramızdaki olan çekimden bahsediyorum..."
Birkaç adım yaklaşmıştı, daha demin agresif halinden esinti kalmamıştı.
"Felix neyden dolayı eski sevgilim aklına takıldı bilmiyorum ama benim şu an kalbimin tek attığı kişi sensin."

Karnımın içine giren ağrıyla için ürpermişti. Bana birkaç adım daha yaklaştıktan sonra ellerimi kavramıştı.
"Okulda seni gördüğüm ilk günden beri içimde garip bir his vardı. Sen farklısın, diğerlerinden çok farklı. İnandırıcı gelmeyebilir ama gerçekten bunu hissettim. Eminim ki sen bana karşı bir şey hissetmiyorsun ama sana yine de bunları söylememin zamanı gelmişti, hatta geçmişti bile."
Göz göze geldiğimizde yüzünün her bir köşesini ezberlercesine süzdüm.
Başka bir şey söylemeyeceğini fark ettiğimde ellerim onun ellerinden ayrıdım.
Gülümseyen suratı anında düşmüştü, gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Kollarımı hızlıca onun ensesine doladım ve yüzlerimizi birbirine yakınlaştırdım.
"Kim demiş benim sana karşı hislerim yok diye?"
O şaşkınlıkla gözlerini açarken bense onun ensesini iyice kavrayıp kuru dudaklarını dudaklarıma bastırdım.
İlk başta hiçbir şey yapmasa da sonrasında belimi kavrayıp öpüşmeyi derinleştirmişti.

Islak ve uzun bir öpüşmeden ikimizde aynı anda çekilip alınlarımızı birbirimize yaslamıştık.
"Jeongin kapa gözlerini bunlar sikişiyorlar."
"Aaa gergedan ve SIĞIR çiftleşmesi."
İkimizde aynı anda kapıya döndüğümüzde hepsinin kapı kenarında olduğunu hatta Yeosang ve Hyunjin'in bile geldiğini görmüştük.
"Ay bana bir şeyler oluyor."
Hyunjin kendini yere atıp bayılma taklidi yaparken ben utançtan yerin dibine girmek üzereydim. Hani kapı kilitliydi?
Hyunjin yerden hâla kalkmadığında Minho yanına eğilmiş kalkması için bir kaç bir şey yapmıştı ama Hyunjin hiç tepki göstermiyordu.
"Arkadaşlar... Hyunjin galiba cidden bayıldı."

Belle âmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin