0.0🌼

349 19 2
                                    

Ben Helin. Helin Yıldırım. İstanbul'un bilinmeyen bir köşesinde bulunan çok tatlı bir mahallede müstakil iki katlı bir evde yaşıyorum. Ailem İzmir'de yaşıyor ben ise üniversite okuduğumdan burada yaşıyorum. 3. Sınıf tıp öğrencisiyim.

Her sabah olduğu gibi bahçemdeki çiçeklerimin günlük bakımını yapmak için bahçeye yöneldim. Onlarla konuşmak bana iyi geliyor. Hemen hemen her tür çiçek bulunuyordu. Son olarak çiçeklerimi suladıktan sonra eve yönelip okula gitmek için hazırlanmaya başladım. Dönem sonuna yaklaşıyorduk ve sınavlar bittiği için bir nebze olsun rahattım.

Yaz olduğu için kırmızı çiçekli diz altı bir elbise giydim. Saçlarımı tarayıp saldım. Spor ayakkabılarımı giyip leylak kokulu parfümü de sıktıktan sonra hazırdım.

Hızla evden çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Yürürken etrafı incelemeyi gökyüzü ile konuşmayı ihmal etmiyordum tabi. Bu beni rahatlatıyordu. Beni gören deli olduğumu düşünüyor mudur acaba?

Durağa varınca otobüsü beklemeye başladım. En yakın zamanda bir araba alacağıma dair kendime söz verdim. Böyle zor oluyordu.

Otobüse binip okulun bulunduğu durakta indim. Pek samimi bir arkadaşım yoktu. Yani güven problemi yaşadığım için kimseyle konuşmazdım. Kimse de benle konuşmuyordu böylelikle. Okula girip ders başlamadan kütüphaneye gitmem gerekiyordu. Evde çokça sıkıldığım için kendimi kitaplara veriyordum.

Kendime uygun bir kitap bulduktan sonra sınıfa yöneldim. Her zamanki gibi cam kenarında yalnız oturdum. Az insan çok huzur misali.

///////////////////////////////////////////////////////////////

Sonunda dersler bitmişti. Bende bitmiştim. Bugün ayrı bir yoğundu. Durağa doğru yürümeye başladım. O kadar yorgundum ki ayakta kalacak takatim bile yoktu durağa gelince otobüsün gelmesini beklemeye başladım. Otobüs geldiği gibi binip bu iğrenç yolculuğun bitmesini bekledim.

İnmem gereken durağa gelince eve doğru ağır adımlarla yürümeye başladım. Aniden kedi miyavlama sesi gelince duraksadım. Ses çok kısıktı ve de zar zor duyuyordum. Biraz daha ilerleyip arabanın altına bakınmaya başladım. Gördüğüm şey tüm yorgunluğumu almıştı resmen. Bu yavru, bembeyaz tüylü bir kediydi. Oldukça korkmuştu. Elimi uzatıp almaya çalıştım ama başarısız oldu, oldukça uzaktaydı. Asfalta diz çöktüğüm için dizim sürtünmüştü ve ağrımaya başlamıştı. Dizimi kontrol etmek için kalkacağım sırada birine çarpmıştım. Hadi ama biraz da şans benden yana olsa ne olacaktı sanki?

Ayağa kalktığım gibi karşımdakine tam olarak bakmadan,

-Çok pardon. Görmemişim sizi.

Adam,

-Önemli değil benim hatam.

Dedikten sonra adamın yüzüne bakınca hiçte yabancı birine benzemediğini fark ettim. Biraz daha adamın yüzüne boş bakınca kim olduğu aklıma gelmişti. Bu ünlü mimar Umut Demir'di. Oldukça şaşırmıştım. Adam,

-İyi misiniz?

Dediğinde kendime gelip,

-Siz... Umut Demir'siniz.

-Bende neden o kadar şaşırdınız diyordum.

Dediğinde gülüp,

-Bir an çıkaramadım. Ve şu an hâlâ şaşkınım. Ünlü mimar Umut Demir karşımda.

-Açıkçası öyle hitap edilmesinden hoşlanmam. Bana sadece Umut de lütfen.

-Peki o zaman... Umut.

YANLIŞ KARGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin