2 Hafta Sonra
Aradan yaklaşık iki hafta geçmişti. Nasıl oldu bilmiyorum ama Ece kaçmıştı!! Evet kaçmıştı.
Bu süre zarfında Ece'ye ulaşmak için kaç kere kaçmaya çalıştım ama sonuç hep olumsuz olmuştu. Tabi bundan dolayı da odanın kapısını kilitliyorlardı. Ve ben delirmek üzereydim!
Odada volta atıyordum. Buradan çıkmalıydım ama nasıl?
Pencereden dışarıya baktığımda, Lilamı görmüştüm. Fark ettim de en son ne zaman onunla vakit geçirdim, onu bile hatırlamıyorum. Sinirlerim aşırı derecede bozuldu şu an.
Ellerimi saçlarıma geçirmiştim, düşünmekten kafayı yiyecektim. Aklıma gelen fikirle duraksadım. Acaba pencereden atlasam ne olurdu?
Burası ikinci kat ve ben buradan atlasam havuza girme olasılığım yüksekti. Çünkü havuz ve pencere arasındaki mesafe oldukça azdı. Bunu yapabilirim!
Derin bir nefes alıp pencereyi açtım. Şanslıydım ki öğle molasına denk gelmişti. Ve dolayısıyla dışarıda kimse yoktu.
Pencere çıkıp ayaklarımı sarkıtmıştım. Buradan çıkmanın tek yolu buysa bunu yapacaktım. Son kez etrafa bakıp kendimi aşağıya bırakmıştım. İnanamıyorum atlamıştım!!
Ve tahminlerimde yanılmadım. Havuza düşmüştüm. Ve bu sayede herhangi bir yara almadım. Yüzeye yavaşça çıkıp etrafa bakındım. Kimsenin olmadığını görünce havuzdan ıslak ıslak çıktım. Etrafıma bakına bakına önce Lilamın yanına gelmiştim. Yüzünü ellerimin arasına alıp, başına buse kondurduktan sonra,
-Lilam beni özledin mi?
Fazla vaktim yoktu. Son kez Lila'yı öpüp garaja doğru ilerlemeye başladım. Son çarem garajdan çıkmaktı.
Eğilerek ilerlediğim sırada birinin kolumdan tutması ile durmak zorunda kalmıştım.
-Üzgünüm Helin Hanım.
Demişti. Bu Hakan'dı. Hay ben böyle işin!
Yüzümü Hakan'a çevirip,
-Asıl ben üzgünüm Hakan.
Deyip, beni tutan kolundan tutup ters çevirmiştim. Ellerini sırtında birleştirip, belindeki silahı almıştım,
-Çok özür dilerim ama bunu yapmam gerek.
Dedikten sonra silahın kabzası ile ensesine sertçe vurmuştum. Ve bu sayede bayılmıştı.
Evet bunu yapmam gerekiyordu! Vakit kaybetmeden garaja doğru ilerleyip, kapısının önüne kadar gelmiştim. Elimdeki silahı belime sıkıştırıp, kapıyı yavaşça açmıştım. Eğilerek ilerlediğim sırada duraksamak zorunda kalmıştım. Çünkü otomatik kapının tam önünde Umut vardı. Bir an şaşkınlıktan tepki verememiştim. Umut,
-Bu kadar kolay mı?
Demişti. Anlamadım dercesine bakınca,
-Aylardır buradasın ve şimdi hiçbir şey olmamış gibi gidecek misin?
Yükselen sesimle,
-Hiçbir şey olmamış gibi mi?
Histerikli bir kahkaha atıp,
-Ciddi misin? Umut benim annem öldürüldü! Anlıyor musun? Yanlış anlaşılmanın kurbanı oldu? Bu yetmiyormuş gibi bir de Ece kaçtı!!
-Bunu beraber atlatacağımızı biliyorsun.
Kısılan sesimle,
-Sanmıyorum. Sırtımda tonlarca yük var ve ben artık taşıyamıyorum. Çok ağır geliyor. Kabullenmek istemiyordum, ama kabullendim her şeyi... Hiç bir şey geçmeyecek, biliyorum. Kendi kendimizi avutuyoruz sadece. İçimde son umut kırıntıları kaldı, onlar da giderse tutunacağım bir şey kalmayacak... Yere öyle bir düştüm ki artık istesem bile kalkamam Umut... Her yerim yara bere, her bir hücrem sızlıyor ama en çok kendime geçecek derken yoruldum... Geçmeyecek biliyorum. Biz sadece acılara alışıyoruz o kadar. Ve bu acıya artık alışmak istiyorum. Sanki yaralarım ve izlerim olmazsa tamamlanamam gibime geliyor. Garip değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KARGO
Teen FictionYanlış gelen bir kargo hayatınızı ne kadar mahvedebilir? Bu nefretin aşka dönüşmesine ne demeleri? İntikam ve göz yaşı ardından aydınlık bir dünya.