0.2🌼

231 17 10
                                    

Başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama olmuyordu, yapamıyordum. Kendimi zorlayarak gözümü açabilmiştim az da olsa. Elim direk enseme gitmişti. Hangi hayvan vurmuştu?

Beynimde gerçekler şimşek gibi çakınca hızla yerimden doğruldum. Burası kapkaranlık, sadece yatağı olan küçük bir odaydı. Klostrofobim olduğu için, bir an nefes alamadığımı hissetmiştim. Hızla kapıya koşup tekmelemeye başladım bir taraftan da konuşmaya çalışıyordum,

-LÜTFEN YARDIM EDİN. K-KLOSTROFOBİM VAR. LÜTFEN!!

İki elimle boğazımı tutmuştum. Nefes alamıyordum çünkü. Bir yandan da titremem cabasıydı. Bundan nefret ediyordum.

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Kapıya vurmayı kesmiştim. Kapının dibinde yere yığılınca sonumun geldiğini anlamıştım. Hadi ama bu kadar kolay mı?

Kapının açılma sesi gelmesi, aniden açılması ve kendimi dışarıya atmam bir olmuştu. Belli ki dışarıda küçük bir kulubedeydim. Kendimi dışarı attığım gibi, serin havanın yüzüme vurmasıyla rahatlamıştım. Şu an diz üstü yerde kendime gelmeye çalışıyordum. Kapının kimin açtığına bakmak için arkama bakınca, şaşkınlıktan resmen dilimi yutmuştum. Umut Demir'di. Ama ne alaka?

Ben ne oldu demeden, saçlarımı çekmesiyle acı ile inlemem bir olmuştu. Ne oluyoruz? Umut tıslayan sesiyle,

-Beni iyi dinle Helin Yıldırım. Sana yanlış kargo geldi, ve görmemen gereken bir şey gördün. Kargoyu geri götürdün eyvallah... Ama polise gitmekte ne oluyor?

Sadece derin derin nefes almakla yetinmiştim. Daha kendime gelememiştim çünkü. Konuşamayacağımı sonunda anladığında saçlarımı bırakıp, kolumdan tutup eve doğru sürüklemeye başladı. Sadece ona ayak uydurmakla yetinmiştim. Etrafıma bakınca, buranın kale gibi sağlam korunduğu belliydi ayrıca bu lüks evin neden böyle korunduğu bariz ortadaydı. Evin içerisine girince dışı gibi lükstü. Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldiğimiz sırada yere yapışacaktım ki, tuttuğu kolumu daha çok sıkarak düşmemi engellemişti. Ağzımı açtıracak. Tövbe Tövbe.

Bir odanın önüne gelince, Umut kilitli olan kapıyı açıp beni içeriye sürüklemeye devam etmişti. Kendimde hareket edebilirdim.

İçeriye geçince beni yere atması bir olmuştu. Karşımdaki masasına oturup, Kesin bir dille,

-Sana güvenemem. Sen söyle şimdi sana ne yapalım?

Neydi bu şimdi? Kaşlarımı çatarak,

-Ne demek istiyorsun? Benim de bir hayatım var. Evet bana güvenmiyorsun. Haklısın da. Öldürdüğün kişi belki masum biriydi. Magazin haberlerinde görmüştüm... Adamın çocuklarının hâlini görmedin mi? Ne kadar kötüydüler!

Kızgın olduğu her hâlinden belliydi. Bağırarak,

-Sen hiçbir şey bilmiyorsun!! Sana güvenmemekle haklıymışım. Bunu sen istedin.

Ne demek istemişti? Çekmeceyi kurcaladığı sırada hiçbir şey anlamamıştım. Çıkardığı silah ile neye uğradığımı şaşırdım. Ayağa kalkarak ve de gülümseyerek,

-Beni vuracak mısın?

-Zekiymişsin.

Yanıma yaklaşıp, silahı kafama dayayınca, korkusuzca gözlerine bakıp,

-Bunu yapmayacağını ikimizde biliyoruz Umut Demir.

Alayla gülümseyip,

-O kadar emin olma istersen Helin Yıldırım.

-Senin içindeki merhameti buradan bile görebiliyorum. Bunları yapmaya mecbur kaldığın belli. Kendini avutmaya çalışıyorsun.

Bağırarak,

YANLIŞ KARGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin