Sırp sarayında Olivera için gidiş çanları çalmaya başlamıştı. Olivera, öyle kinle, intikamla duluydu ki kardeşleriyle tek kelime dahi etmez olmuştu.
- Marina!
+ Buyrun prenses hazretleri.
- Bana bir kağıt ve mürekkep getir.
Olivera kardeşlerine bir intikam mektubu yazarak çekmecesine bırakmıştı.
+ Prensesim, gelin alayı bizi bekliyor efendim.
Olivera kendine yapılan bu hakareti hiç bir zaman unutamayacaktı.
Sanki ölüme gidiyormuş gibi bembeyaz bir elbise giymişti. Siyah saçları boynudan beline adeta ahenkle süzülüyordu. Ağlamaktan bitap düşmüştü bedeni. Ama hala büyüleyici bir güzelliğe sahipti.
- Gidelim marina! O pis barbarlarada, kardeşlerimede bunun intikamı çok ağır bir şekilde ödeteceğim! Yüce İsa bana yardım et!
Gelin alayına binerken adeta bir ölü gibiydi. Onun için herşey bitmişti sanki. Asla dönüşü olmayan, kanlı bir yola girmişti artık. Sürekli ölmek için dualar ediyordu. Kalbini nefretle doldurmuştu. Ve bu gönderildiği sırp sarayını asla unutmayacaktı...