Korkusuz

100 13 0
                                    


"Böke, unuttum senin randevun vardı! Mayıs bitiyor neredeyse. Benim yüzümden gidemedin değil mi?"

"Sevgilimi, sen benim önceliğimsin bunu unutma. Erteledim. Temmuz başı yaptım. Birlikte tatil yaparız diye."

"Seni seviyorum şansım benim. Böke, Meral'e bebek bakmaya gidelim mi?"

"Tabi çok iyi olur."

"Ben öğlen gidip hediye alayım. Sende patron olarak altın almalısın."

"Benim için alır mısın? Hiç anlamam böyle şeylerden."

"Emrin olur patron."

Hayat rutine oturmuştu. Dolunay, Cuma akşamı değil de Cumartesi kahvaltıya gidip gece kalıyordu.

 Tabi Böke de arkasından. O, gece evine dönüyordu, ama Pazar kahvaltıları onun taşıdıkları yüzünden oldukça zengin ve neşeli geçiyordu.

Ruhat, çok rahatlayamamıştı. Alışıyordu ama Nihal, onun bazı geceler Seher annenin yatağında uyuduğunu söylüyordu. 

Ertuğrul, kahvaltıya çoğu zaman  görüntülü arama ile katılıyordu.

"Böke, biraz gecike bilirim."

"O zaman öpücüğümü ver."

Dolunay büyük bir iştahla onu öpen Bökenin ağzına inledi. Böke kendini ona dayadı.

"Her seferinde bana bunu yapıyorsun tavşancık. Dayanmak gittikçe güçleşiyor."

Dolunay, ona gülerek baktı. İki göz de aşkla parlıyordu.

"Benimle birlikte olmak istiyorsun, bunu biliyorum gerçekten beni bu kadar çok mu istiyorsun?

 Daha önce duyduğuma göre çoluk çocukla pek uğraşmazmışsınız ve tecrübe istermişsiniz!"

"Seni çok istiyorum, ama en çok istediğim cinsellik değil sensin! 

Ruhunu istiyorum. Her şeyini istiyorum.

 Yanlış anlaşılmasın tabi ki seni cinsel olarak da istiyorum. Her santimine tapmak istiyorum. 

Ayrıca düşüncemi değiştirdim. Seni ben eğitmek istiyorum. Acemiliğin beni daha çok tahrik etsin istiyorum. Patron benim unuttun mu?

 Bu isteğimi ruhunu bana teslim ettikten sonra istiyorum. Beni çıldırtıyorsun!"

 Böke, Dolunayı hiç bir şeye zorlamıyordu.

Artık duygularından emindi. Şaşırdığı şey, defalarca Ekrem'e de sorduğu ve cevabını tebessümle aldığı soruydu!

"Ekrem, bu kız bana hiç bir şey yapmıyor. Yani sadece yanımda duruyor, gözlerime bakıyor ve gamzelerini çıkararak tebessüm ediyor. 

Beni çıldırtıyor, kendimi ondan alamıyorum bu nasıl oluyor bir çeşit sihir mi?"

Dolunay mutluydu. Huzurluydu. Seher anneyi kaybetmenin acısı, Böke, Zühre ve Ekrem'in çabalarıyla yerini özleme bırakıyordu.

Kapının önünden taksiye bindi. Şehir merkezindeki kuyumcular çarşısına gitmek istediğini söyleyip, arkasına yaslandı.

Kafasından bebek için değişik güzel bir şey almayı düşünüyordu. 

Belki kuyumcuda kız bebek için bir şeyler bulurum diye düşündü, kafası bunlarla  meşgulken telefonu çaldı.

Arayan Ruhat. İçine bir huzursuzluk oturdu. Ruhat'ın bu saatlerde derste olması gerekiyordu. Tüm ders programını ezbere biliyordu.

ZOR     (ÇOK GÜZELDİ AMA BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin