Kurşun geçirmez yelek!

97 13 0
                                    


"Böke valla kasıtlı değildi. Belki bana dönersin, eski günlerimize döneriz diye yaptım. Özür dilerim.

Seni bu kadar kızdıracağını düşünmedim. Sen barda benimle ilgilenmeyince bende gazeteci arkadaşımı aradım. Özür dilerim."

"Bu konuşanın Hande olduğunu anlamışınızdır. Benim anlamadığım, abla sen bu kadar nasıl basitleşe bildin de sabahın köründe Dolunaya mesaj attın.

Dolunay bana bu konudan bahsetmedi, beni sorgulamadı ve suçlamadı. Tamamen tesadüfen öğrendim.

Bu yaptığınız çok ayıp ve sizi kınıyorum. Ben Dolunay aşık oldum, bir daha, bakın bu son, eğer ona karşı saygısızlık yapaysanız sakın benimle konuşmayın.

Bir daha evime beni aramadan gelmeyin.

Eğer eskisi gibi bir aile olmamızı istiyorsanız, bir birimizin özel alanlarına bulaşmayalım.

Bu eve istediğiniz zaman gelebilirsiniz. Arayıp söylediğinizde!"

Kimseden ses çıkmadı. Sadece Böke tatlısını iştahla yedi.

"Baba, rica ediyorum benim evimde bir daha tütün türü bir şey kullanma. Şimdi kahvelerimizi salonda içelim. Havalanmıştır sanırım."

Kalktılar Dolunay geride kaldı. Zühre'ye yardım etmeye başladı.

"Bundan hanım olmaz! Ruhu pespaye."

Gülfidan mırıldandı ve sadece Dolunay duydu. Zühre de duymuştu ama sesini çıkartmadı.

Salonda oturup eniştesiyle işler hakkında sohbet ediyordu. Kadınlar kendi aralarında. Dolunayda bir süre sonra onlara katıldı.

Bökenin yanına oturdu. Böke kendine çekip elini omuzuna koydu.

"Böke unutuyordum oğlum, duymuşsundur eski karın Eda,

- Böke kasıldı. Dolunay onu yatıştırmak için elini tutup sıktı.-

Babasına kavuştu. Dün gece evinde intihar etmiş. Karısı silah sesini duyup koştuğunda çoktan ölmüş.

Kafasına sıkmış herhalde. Buraya gelmeden arayıp baş sağlığı diledim. "

"Birlikte gidip baş sağlığı dileyelim Bökecim. Ne de olsa eski kayınvaliden. Bir zamanlar kızına deli gibi aşıktın."

"Üzüldüm diyemem ablacım. Fakat, Saniye hanımı arayıp baş sağlığı dilerim tabi.

Ne de olsa en zor günlerimde benimle ailemden daha çok ilgilendi!

Üstelik bir evlat kaybetmiş olmasına rağmen. Siz annemle gidin ne de olsa statü gereği sizden üstün. 

Kariyer sahibi yani! Akademisyen değil mi!"

"Aslında arada arayıp telefonla konuşuyor hal hatır soruyordu. Biraz şaşırdım doğrusu!"

"Baba, siz görüşüyor muydunuz?"

"Evet. Ne var bunda şaşıracak! Ne de olsa bir hukukumuz var. "

"Şimdi anlaşıldı haberleri senden alıyordu demek ki!"

"Ne haberini?"

"Baba, bizi kaçırdığı gün yani oğlanlarla yemeğe gittiğimiz gece daha önce seni aramış mıydı ve sen ona bunu söyledin mi?"

"Evet. Torunlar nasıl diye sorunca söyledim ne var bunda!"

"İşte şimdi oldu!"

"Ne oldu?"

"Ne olacak, bilmeden adama benim nerelerde ne yaptığımı söylemiş oluyordun.

Baba, o adam daha öncede Ekrem'in kullandığı aracı kurşunlattı.

İçinde Dolunay da vardı ve daha işe başlayalı iki hafta olmuştu. Evime baskın teşebbüsünde bulundu."

"Oğlum, neden bunları bize söylemedin! Ağzının payını verirdim ve bir daha konuşmazdım."

"Sizleri endişelendirmek istemedim. Benim kazamı da o planlanış. Yine haberi senden almıştır.

Kaza yaptığım arabanın frenleri tutmadı ve direksiyon kilitlendi.

Emniyet, kimin neden yaptığını sorduğunda bilmiyorum demiştim.

Oysa iki dakika önce beni arayıp," kızıma selam söyle," dedi kahkaha atarak."

Babası ayağa kalkıp dolanmaya başladı.

"Ben bahçeye çıkıyorum. Sigara içeceğim."

Annesi gözlerini siliyordu. Ablası ve eniştesi, ne söyleyeceklerini bilmiyor şaşkınlıkla Bökeye bakıyorlardı.

"Haklısın oğlum, seni ihmal etmişiz. Özür dilerim, sana bir şey olsaydı dayanamazdım.

Oğlum ellerimin arasından kayıp giderken benim düşündüklerim ve yaptıklarım ne kadar anlamsızmış. "

Ablası önünde durup ellerini tuttu, gözlerine bakarak,

"Özür dilerim kardeşim," dedi.

"Neyse geçti gitti. İnşallah kızına kavuşmuştur. "

"Sen ameliyat için gün aldın mı?"

Böke eniştesine baktı. Belli ki, konuyu değiştirmek istemişti!

"Evet, Mayıs başında gideceğiz. Daha bir ay var onun için sana söylemedim sevgilim. Birlikte gideceğiz."

Annesi ve ablası yüzlerindeki tebessümü bir anda sildi ve gözlerindeki kurşunları Dolunaya gönderdi.

Allahtan Dolunayın kurşun geçirmez Böke yeleği vardı da etkilenmedi!

Bökeyle birlikteliklerinin kolay olmayacağını zaten anlamıştı, ama bu kadar zor olacağını da ön görmemişti.

Babası içeri girdiğinde gitmek istediğini söyledi.

"Cuma akşamı iş çıkışı doğruca bize gel. Enişten barbekü yapar. Etleri de özeldir onun bilirsin."

"Şimdiden bir şey söyleyemem. Dolunayın işi yoksa geliriz. Ona bağlı.

 Onun işi varsa daha uygun bir zamanda eniştemin mandalda pişirdiğini yemeğe geliriz.

Abimleri de çağıralım. Asudeyle Dolunay çok iyi anlaştı. Sahi abla, Tayfun ne zaman dönecek?"

Ablası bu cevaptan pek hoşlanmasa da sesini çıkartmadı.

"Bir hafta daha buradalar."

"İyi o zaman, sevgilim sende işlerini ayarla bu Cuma gidelim. Oğlanları kim bilir bir daha ne zaman görürüz. Bu bahane olur."

Ev boşaldığında, dolunay salondaki koltuğa kendini bıraktı.

"İyi misin?"

"İyiyim. Senin aile ilişkilerini görünce ailem olmadığı için bazen seviniyorum!

Yalnız şu bir gerçek ki, seni seviyorlar. Belki benim alıştığım bir sevgi şekli değil, ama seni önemsiyorlar. Özellikle de baban."

"Biliyorum. Sadece üzerime çok geliyorlar. Bir de şu kendini beğenmişlikleri beni bunaltıyor. Neyse ben yatıyorum sen yatmayacak mısın?"

"İyi geceler sevgilim ben biraz daha oturup yatarım."

ZOR     (ÇOK GÜZELDİ AMA BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin