Benden neden hoşlanmadıklarını bir anlasam!

101 14 0
                                    


Zühre ve Ekrem hafta sonu evleneceklerdi. Nikahları, Zührenin abisi ile  Bökenin şahitliğinde  belediyede kıyılmıştı.

Dolunay yardım edemediği için çok üzgündü. Bir de Bökenin ailesi geleceği ve onu bu vaziyette göreceği için korkuyor, heyecanlanıyordu. Neyseki yanında kızlar olacaktı.

"Benim aşkım, tavşancığım dalmış yine! O güzel kafanda neler oluyor? "

Dolunay aşk dolu gözlerini Bökeye çevirdi.

"Bu yatağı kaldıralım. Bana iki koltuk değneği al ve ben yukarıda seninle yatmak istiyorum."

"Emrin olur güzelim. Tek şartla!"

"Nee?"

"Kaza olduğu gün aldıklarını giyeceksin. Hepsine bayıldım."

Dolunay kollarını Bökenin boynuna dolayıp burnunu en sevdiği cennetim dediği yere uzattı. Boynunun bitimine. Kokusunu içine çekti.

"Sana öyle hasretim ki.. Şu kokun için bile, burnumu buraya yapıştırıp ramora gibi yaşaya bilirim."

Böke hayatında bu kadar büyük bir sevgiyle kimseyi kucaklamamıştı.

Dolunayı kucaklayıp ileri geri sallanmaya başladı. Dolunayın nefesi kesildi.

"Biraz daha böyle durursan beni gök yüzüne uğurlaya bilirsin."

Böke, gülerek dudaklarına uzandı. Soluklandıkların da aklına geldi Dolunayın.

"Böke, ben düğün de giyecek kıyafet almadım!"

"Seksi tavşancık, benim için aldıklarını giy. Seni aşağı inmeden ham yapayım."

Kıkırdadı. "Haydi beni yukarı götür."

Böke onu taşıdı ama yukarı değil. Bahçeye araba hazırdı. Dolunaydan önce düşünmüştü giysisini.

"Nereye gidiyoruz? Kontrol için erken değil mi?"

"Çok konuştun. Şimdi seni öperek sustururum, burada çocuklara da bir hafta konuşacak konu çıkar."

Aracın arkasına oturttu. Ön koltuğu yatırdı, Dolunayın alçılı  ayağını uzattı.

"Rahat mısın sevgilim?"

"Heey kaptan beni uçur!"

Dolunay yine çok mutluydu. Bökenin ilgisi her şeye değerdi.

"Böke, beni sakın sensiz bırakma. Benden bıkarsan bir gün, çuvala koy ağzını sıkıca bağla ve taş koy, sonra denizin en derin yerine at.

Sen yoksan zaten nefes alamam."

Bökenin suratı asıldı.

"Benim kalbim sendeyken, senden nasıl giderim. Kalpsiz nasıl yaşarım!

Sakın bir daha ne böyle düşün, ne dile getir, beni yaralıyorsun. İçim kanıyor, sensizliği düşününce bile!"

Bir daha konuşmadılar. İkisi de kendi düşünceleriyle boğuşuyordu.

Araba durunca Böke Dolunaya baktı, " Kımıldama."

Dışarı çıkıp bagajdan tekerlekli sandalyeyi çıkarıp, Dolunayın kapısını açtı.

Kucağına alarak sandalyeye oturttu.

Dolunay başını kaldırıp baktı. Bu mağaza Dolunayın kesinlikle içeri girmeyeceği bir yerdi.

ZOR     (ÇOK GÜZELDİ AMA BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin