chapter #thirtytwo

872 121 33
                                    


•••

"Aldım ben bunu. Changbin gelir birazdan." Felix diğerini başıyla onaylamış ve kurulu masada yerine oturmuştu. Onun aksine ise birilerini uyandırma görevini alan Jisung can çekişiyordu.

"Ya, hadi. Kolun- ama ben seni... Kalksana kalk!" Seungmin, Jisung'u çıldırtmanın verdiği zevkle gülerken elini karnına yaslamış ve diğer tarafa dönerek gülmeye devam etmişti. Bu duruma karşı Jisung önce yenilgiyle omuzlarını düşürmüş, ardından Seungmin'i yere çekerek hızlıca odadan ayrılmıştı.

Çoğunlukla uyandırılan taraf onlar olurdu. Nadiren bu görevi üstlenirlerdi ve o nadir günlerde birbirilerine ufak (?) şakalar yapmaktan çekinmiyorlardı.

Seungmin'in kalkacağını bildiği için kendisiyle beraber üç kişinin kaldığı odaya yöneldi, her ne kadar bu odada dün sadece iki kişi kalsa bile.

Amaç onları uyandırmak olduğu için kapıyı büyük bir gürültüyle açmış ve içeri adımlamıştı fakat gördüğü görüntü aralık dudaklarının öyle kalmasına sebep olmuştu.

Kapıdaki eli havada asılı kalırken, diğerini nereye koyacağını bilemeyip bir süre gergince dolapta gezdirdi. Aynı yatakta birbirlerine dönük bir şekilde uzanıp sessizce birbirlerini izleyen iki gençten de ses çıkmıyordu. Gece odada yalnızca ikisinin kalması için anlaştıklarında, bir süre konuşup uyuyacaklarını düşünmüştü Jisung. Fakat şimdi göz altları hafifçe çökmüş ikiliye bakınca kaç saat uyanık kaldıklarını tahmin edemiyordu.

Boğazını temizlemek bahanesiyle hafifçe öksürdü. İkisinin aynı anda kendisine dönmesiyle irkilse de çabucak toparlandı ve elini kendine çekip gülümsedi.

''Kahvaltı. Ayılıp gelin çabuk.'' Seslenmesiyle kendilerine geldiklerini fark etmişti ki sanki az önceki durgun olanlar kendileri değilmiş gibi bir anda kalkıp canlanmışlardı.

İç çekerek odadan çıktı Jisung. Neler döndüğünü az çok tahmin etse de az sonra Chris'in yapacağı açıklamayı bekliyordu. Kendini hızlıca kalabalıklaşmış bahçeye attığında bir sandalyeye kuruldu. 

Dakikalar içinde sandalyeler dolarken tek eksikleri Hyunjin ve Jeongin'de aralarına katılmıştı. Ortamı kaplayan büyük sessizliğin aksine daha canlı duruyorlardı.

''Günaydın.''

''Günaydın günaydın. Oturun hadi.'' Havayı normalleştirmeye çalışan Minho da ikili gibi yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi. Normalde sabahları böyle olmadığı için durum sadece daha da garipleşse de bunu göz ardı etmeyi tercih etmişti. Bir şeyler yapmayı deniyordu sonuçta.

Sonunda sekiz sandalye de dolduğunda Chris kollarını masaya yaslamış ve karşılıklı oturan Hyunjin'le Jeongin'de gezdirmişti gözlerini. Her şeyi Hyunjin'le konuştuğu gibi yapacaktı. O odadan birlikte çıkmalarına bakılırsa her şey istediği gibi gidiyordu. Bu yüzden derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.

''Bunu nasıl daha açıklayıcı bir şekilde anlatsam diye düşünüyorum ve bir çıkış bulamıyorum. Çünkü hepsinde düşüncelerim birbirine girecekmiş gibi hissediyorum. Bu yüzden size karşı tamamen net olup direkt kısaca özet geçeceğim.'' Kendisine dikkat kesilen bedenlerle birlikte kısa süreliğine duraksadı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

desert fox | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin