GÖKKUŞAĞI OTELİ İkinci Kısım 10

49 11 3
                                    

                                       Sevginin Değiştirilemeyen Rengi

Deniz, Seliz'den buluşmak istediğini söylediği telefonu alalı beri yerinde duramıyordu. Duş almış, özene bezene giyinmiş, evin içinde sabırsızlıkla dört dönüyordu.

Dün aralarında geçenlerden sonra çok tedirgin olmuştu oysa. Önce onu gözleri yaşlarla dolu bulmuş, sonra kendini tutamayıp onu öpmüş, ve sonra da kız "Gitmem gerek!" deyip yanından kaçmış, bir daha da görünmemişti.

"Bir haller var onda." diye düşünmüştü ve bu hallerden ötürü bir tedirginlik, bir korku yerleşmişti yüreğine.

Keşke babası okulda değil, evde olsa, onunla, o en iyi dostu olan adamla yürek yüreğe konuşabilseydi. Babası dün bütün gün ve gece odasına kapanmış, sabah da erkenden çıkmıştı.

"Şimdi her şey iyi olacak." diye telkinde bulundu kendisine. "Seliz beni görmek istiyor. Canını sıkan her neyse konuşuruz, hallederiz."

Buluşmalarına hala yarım saat vardı; ama daha fazla beklemeye tahammülü kalmadığını anlayarak çıktı evden. Kasabaya varması on dakikasını aldı. Arabasını buluşacakları kafenin birkaç sokak aşağısında park etti, biraz yürümek, böylece kafasını biraz dağıtmak için.

"Korkuyorum." diye düşündü yüreğinden yükselen o sesi daha fazla susturamayarak. "Onu ilk gördüğüm an ona nasıl çekildiysem, korkuya da öyle çekildim."

Seliz'i tanıyalı beri çalkalanan yüreğinin yüzeyine yükselen coşku, sevinç ve tarifi olanaksız bir heyecandı; ama yüreğini çalkalayan, bütün o şamatanın sebebi olan bu korkuydu işte. Genç yüreğinin alışık olmadığı şiddette bir akış vardı Seliz'den kendisine ve kendisinden ona doğru. Başı dönüyor, gözleri kararıyor, dizleri kesiliyordu, sadece onu gördüğünde değil, onu düşündüğünde bile.

Aşık olduğunu biliyordu. Hiç olmamıştı, ama yine de biliyordu bunun aşk olduğunu. En delicesinden, en insanın ayaklarını yerden keseninden.

Ve birine doğru bunca gürül gürül aktığında varlığın, korkuyordun, ölesiye korkuyordun.

Kafeye vardığında Seliz'in henüz gelmemiş olduğunu anladı. Saatine baktı; beş dakika vardı buluşma saatine. Yüreğinin gerginlikten çatlayacağını hissediyordu. Oturup beklemek zor geldiğinden kafenin biraz aşağısında, sahil boyunca yürüdü.

"Kafasını karıştıran şeyler var." diye düşündü. "Söylemese de içinde kaynayan cehennemin farkındayım. Bugün üsteleyeceğim anlatması için. Bilmek, elimden gelirse çare olmak istiyorum."

Seliz gelmiş, denizin kıyısında gerginlikle volta atan genç adamı görmüştü. Öylece durup baktı adama; yüreğinde acılı bir şeyler dönerek. Gördüğü en güzel şey, dokunduğu en sıcacık insan, yüreğine değen en şefkatli yürek. Gözleri doldu. Ona çoktan aşık olduğunun farkındaydı.

Acele etmeden yürüyüp ulaştı ona.

-Selam!

Deniz düşüncelerin girdabında öyle derinlere çekilmişti ki, bu sesle neredeyse sıçradı. Kızı karşısında bulunca, kaygıdan gerilmiş yüz kasları yumuşadı, gözlerinde doğmakta olan güneşin şölensel ışıkları patlayıverdi, biçimli dudakları bir gülüşle açıldı.

-Merhaba, deyişi derin bir soluk alış gibiydi.

İçinden geldiği gibi kızı kollarına alıp sımsıkı sardı.

-Bir günde özledim seni, diye fısıldadı.

Seliz huzurun ta kendisi olan göğüste dinlendirdi başını bir süre, gözlerini yumdu. Ama hemen sonra çekip aldı kendisini genç adamın kollarından.

Gökkuşağı Oteli (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin