taeyong sonunda aradığı huzuru bulmuştu.kaldığı otelin sahilinde, şezlonglardan birine uzanmış, önündeki denize karşı yatıyor; arada bir buzlu limonatasından yudumluyordu.
bütün bunlar kötü izlenimi düzeltmeye yardımcı olmuştu. geniş şemsiyenin altında, gözleri kapalı uzanırken tatilinin keyfini çıkardığı söylenebilirdi.
ta ki yanından sesler gelmeye başlayana dek.
gözlerinden birini açtı, bu sabah gördüğü -ve kesinlikle haz etmediği- mor saçlı adam, yanındaki şezlonga yerleşmişti. üstüne üstlük, kendisine doğru dönmüş oturuyordu.
doğruldu ve pahalı güneş gözlüklerini çıkardı, yanındaki ufak masaya yerleştirdi.
"bir sorun mu var?"
"bu sabah tam tanışamadık." gülümsedi, yanaklarındaki gamzeler gözüktüğünde taeyong bir an için gardını düşürecekti.
"sonuçta artık komşu sayılırız, değil mi? ben jaehyun." elini uzattığında sarışın tereddüt etse de diğerinin elini hafifçe sıktı. "taeyong."
jaehyun'un gülümsemesi büyüdü.
"sabah burayı pek sevmemiş gibiydin."
sarışının kaşları çatıldı, diğerinin onunla ilgilenmesi için mantıklı hiçbir sebep bulamamıştı. "burada falan mı çalışıyorsunuz?"
mor saçlı olan ufak bir kahkaha attıktan sonra başını iki yana salladı. taeyong diğerinin orada oluşundan duyduğu rahatsızlığın böylece biraz kaybolduğunu hissetse de ciddi ifadesini bozmadı.
"hayır, hayır... tatile geldim. seoul'de çalışıyorum normalde, öğretmen olarak."
sarışın merakına yenik düştü. "öğretmen?"
jaehyun'un yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi. "anaokulu öğretmeniyim."
"çocukları sevmem." taeyong yüzünü buruşturmaktan kendini alamadı, o küçük yaratıklara katlanamıyordu.
"neden? çok tatlı oluyorlar. bir de biraz gürültülü..." ellerini saçlarından geçirdi, ardından aklına bir şey gelmiş gibi sarışını işaret etti. "aynı senin gibi."
taeyong duraksadı. o ona... tatlı mı demişti?
dahası, ona gürültülü demişti!
ani öfkesiyle sesinin biraz yüksek çıkmasına engel olamadan, şaşkın ifadesiyle sordu.
"ben mi gürültülüyüm?!"
mor saçlı sırıttı.
"buna gerçekten bir otel diyebilir misiniz, yastığımda bir naneli şeker bile yoktu!"
incelttiği sesi ve abartılı mimikleriyle diğerini taklit ettiğinde sarışın geri çekilip ayağını kuma vurdu, dudakları da mızmız bir çocuk gibi büzülmüştü. "sesim böyle değil bir kere."
"bak, çocuk gibisin işte."
taeyong kollarını göğsünde kavuşturdu, jaehyun'un sıcak gülümsemesine rağmen yelkenlerini hemen suya indiremezdi.
jaehyun elleriyle tekrardan mor saçlarını karıştırdı. "tanıştığıma memnun oldum."
taeyong pembe dudaklarında oluşmak üzere olan gülümsemeyi bastırdı. "ben olmadım."
jaehyun diğerinin kulaklarını tatlı kahkahasıyla doldururken ayağa kalktı, ardındaki denizi işaret etti. "denize gireceğim, gelir miydin?"
sarışın başını net bir şekilde iki yana sallarken sırtını yeniden şezlonguna yasladı.
"hayır, yüzmeyeceğim."
jaehyun anladığını belirtircesine başını salladı. sonra, bir anda, üstündeki siyah tişörtten öylece kurtulduğunda sarışın gözlerini diğerinin yapılı vücuduna kaydırmaktan kendini alamamıştı.
pekala... iyi görünüyordu.
ilgilenmiyormuş gibi durmak için gösterdiği yoğun çaba sırasında eline masadaki kitabını dahi almıştı, fakat güneşin altında parıldayan denizdeki bedenden gözlerini almak neredeyse imkansız gibiydi.
gözleri çoktan uzaklaşmış adamı bulmadan birkaç satır bile okumayı becerememişti.
🎀
bu jaehyun😫😫💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotel | jaeyong
Fanfiction"buna gerçekten bir otel diyebilir misiniz, yastığımda bir naneli şeker bile yoktu!"