taeyong kapısında hafif bir tıklama duyduğunda yatağına yığılmış kıyafetlerden birini daha katlamış, valizine yerleştiriyordu.
yerden kalkıp kapıya ilerledi, artık alıştığı otel odasının beyaz kapısı ardında kim olduğunu zaten biliyordu.
jaehyun, yüzünde her zamanki büyük gülümsemesi, elinde valizi.
"hazırlandın mı?"
"azıcık işim kaldı." sarışın diğerinin onu takip edeceğini bilerek odasına döndü. "şunlar var. bir de banyoyu toplayacağım."
jaehyun yatağın üstünde kalmış birkaç parça kıyafete baktı. "ben bunları toplayayım, sen de banyoyu halledersin."
sarışın dudaklarını büzdü. "yorulmasaydın."
jaehyun onu banyoya doğru iteklerken güldü. "az var zaten, hadi!"
taeyong küçük banyoya girdi; etraftaki kozmetik ürünlerini ve makyaj malzemelerini toplarken içinde hissettiği burukluğa engel olamıyordu.
burada geçirdiği iki hafta, diğer odadaki adamın hayatına beklenmedik girişiyle tahmin edemeyeceği kadar güzel geçmişti.
yaşadıkları şehirde zaten görüşeceklerini bilse de bütün bunlar bir veda gibi hissettirmişti.
kapıldığı düşünce bulutu, banyodaki aynada başka bir bedenin belirmesiyle dağıldı.
jaehyun kollarını arkasından ona sardığında elindeki makyaj çantasının fermuarını kapadı, başını geriye yasladı. "hiç gidesim yok."
"konuşana bak, ilk gün nasıl sızlandığını hala hatırlıyorum." çenesini onun omzuna yasladı.
"bu sen çıkıp gelmeden önceydi."
gözleri aynada buluştuğunda güzel gülüşlerini birbirleriyle paylaşmışlardı.
kim bilir ne kadar öyle kaldılar; kolları birbirine dolanmış, koyu gözleri kenetlenmiş.
"hadi, gidelim. geç kalmayalım." sessizliklerini bozan jaehyun olmuştu. ne kadar acele etmeyi sevmese de, maalesef, yetişmeleri gereken bir uçakları vardı.
arkasındaki adam kollarını çektiğinde taeyong sızlandı, ama jaehyun ısrarla tişörtünü çekiştirmeye başladığında ister istemez topladığı eşyalarını alıp banyodan çıktı.
sarışının pembe valizlerini toplayıp kapattıkları an, gitmeye hazırlardı.
odadan çıkmak üzerelerken, taeyong aynanın yanındaki askılıktan lavantalarla örülmüş tacı aldı; sarı saçları üstüne bıraktı.
onca tatlı hatırandan sonra, tatilden ona kalan en değerli eşya bu olabilirdi.
sadece burnuna gelen lavanta kokusu bile dudaklarında engel olamadığı bir gülümsemenin belirmesini sağlıyordu.
merdivenlerden indiler, taeyong bu sefer valizleri hakkında söylenmemişti bile. yine de jaehyun birini ondan alma ihtiyacını hissetmişti tabii, çünkü sarışın istemediği şeyleri saklama konusunda pek iyi değildi.
oda anahtarlarını teslim ettiler, resepsiyoniste iyi günler diledikten sonra binadan çıktılar.
kapının üstüne asılmış deniz kabuklarının sesi bile bir vedalaşma gibi çalınmıştı kulağına.
taş kaldırıma çıktıklarında taeyong diğerine doğru yaslandı. tatili gerçekten de bitmişti ha?
aradıkları taksi gözüktüğünde yola ilerlediler. saniyeler içinde eşyaları yerleşmiş, onlar da arka koltukta yerlerini almışlardı.
"havaalanına."
sarışın başını cama yaslarken eli düşünmeden, neredeyse refleks olmuş halde jaehyun'unkini bulmuş, parmakları birbirine kenetlenmişti.
pembe bina, taksi uzaklaştıkça küçülüp gözden kaybolana kadar taeyong gözlerini ayırmadı.
bu oteli sevmişti.
💒
bunu da bitirdik.. yazarken cok keyif almistim umarim siz de sevmissinizdir 😭
kitabi kutuphanenizden cikarmayin cunku ufak bi surprizim daha var, pazartesi aksamini bekleyin!! orada gorusuruz <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotel | jaeyong
Fanfiction"buna gerçekten bir otel diyebilir misiniz, yastığımda bir naneli şeker bile yoktu!"