"...jeno öyle tatlı bir çocuk ki görmen lazım! çok sevgi dolu."
jaehyun, sınıfındaki çocukları büyük bir heyecanla ona anlatırken sarışın yüzünde bir gülümsemeyle onu dinliyor, bir yandan da elindeki kadehten şarabını yudumluyordu.
jaehyun'un otel odasındaki yatağındalardı. sarışının üstündeki bol, siyah tişört omuzlarından düşmek üzere gibiydi; tişörtün ona değil de diğerine ait olduğu belliydi.
"bir de jisung var, en küçükleri. başta biraz utangaç oluyor ama o da dünya tatlısı."
taeyong çocukların bahsi geçen herhangi bir şeyi dinlemekten zevk alacağını düşünmezdi; ama mor saçlı olan öyle bir anlatıyordu ki, sarışının saatlerce oturup sadece onu dinleyesi geliyordu. geniş gülümsemesi yüzünden gözleri kısılıyor, yanaklarındaki çukurlar iyice belirginleşiyordu.
jaehyun'un çocuksu enerjisinin, çocuklarla çalışmaktan geldiğini anlamıştı.
ayrıca sarışın onu dinledikçe hayatlarının ne kadar farklı olduğunu fark etmişti.
jaehyun hafta içi her sabah küçük apartman dairesinden çıkıyor, anaokuluna gidiyor ve günü çocuklarla çalışmakla geçiyordu.
taeyong'un hayatının bu mütevazı yaşamla alakası bile yoktu.
jaehyun'un en ufak ayrıntıya bile duyduğu ilgi ve heyecanı gördükçe taeyong kendi hayatından bahsetmeye çekinmişti.
ya onu fazla farklı bulsaydı?
jaehyun sarışının yüzündeki gülümsemenin solduğunu görünce duraksadı. "ne oldu?"
"seoul'deki hayatlarımızın..." taeyong yerinde kıpırdandı. "birbirinden ne kadar farklı olduğunu düşünüyordum."
jaehyun duraksadı, sarışının yüzündeki ifade aklından geçenleri ele veriyordu. eh, zaten o hiçbir zaman sözlerini filtreleyen biri de olmamıştı ya.
sessizliği bozdu. "evet, haklısın."
ve taeyong diğeri tekrar konuşana kadar geçen kısa sürede bir panik dalgasına kapıldı.
ama onun sözleri, boşa endişelendiği kanıtlıyordu.
"hayatlarımız ne kadar farklı olursa olsun..."
sarışına sıcacık bir gülümseme verdi. "yine de seninle bunu yürütmeyi denemek istiyorum."taeyong kalbinin bir an için atmayı bıraktığına yemin edebilirdi.
"biliyorum, her şey biraz hızlı ilerledi." jaehyun yanına yanaştı, alnına düşen sarı tutamları eliyle geri taradı. "ama böyle olduğu için daha mutlu olamazdım."
taeyong gülümsedi, yanaklarına ve kulaklarına yayılan pembeliği saklamak adına başını eğse de nafileydi; jaehyun onu görmüştü.
elini yorganın altından çıkarıp diğerinin boştaki eliyle birleştirdi, jaehyun da parmaklarını hemen onunkilere kenetlemişti.
"çocuklardan bahsederek seni sıktım, değil mi? üzgünüm." jaehyun mahçup bir halde sordu, sanırım kendini fazla kaptırmıştı.
"hayır, hayır! en son haechan'ın mark'ın saçını kestiğini anlatıyordun, lütfen devam et."
bununla birlikte jaehyun'un yüzünde sevgi dolu bir tebessüm belirdi ve taeyong, bunun sebebi olduğu için kendiyle gurur duymuştu.
"pekala, devam ediyorum.."
etti de. uzun bir süre küçük afacanları hakkında konuşmuştu ve taeyong, bir an için bile dinlemekten sıkılmadığına hayret etti.
bu adam için çocuklara bile katlanabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotel | jaeyong
Fanfiction"buna gerçekten bir otel diyebilir misiniz, yastığımda bir naneli şeker bile yoktu!"