mazi.
Yağmurlu bir gün, kararan gökyüzü ve ıslanan bedenler... Seni ilk gördüğüm gün, çok sevdiğim günlerden biriydi. Yağmuru ve kapalı havayı deli gibi seven ben ansızın o günlerden birinde sana kapılmıştım. Hâlâ hatırlıyorum; güzel teninin üstünde beyaz bir sweatshirt ve altında da siyah bir pantolon vardı. Sweatshirtın şapkasını başına geçirmiştin, bakışların yerdeydi, burnun soğuktan kızarmış ve dudakların soğuktan çatlamıştı. Üşüyordun. Ve ben sevgilim, ilk kez o gün yağmurun bir an önce dinmesini istedim. İlk kez havanın ısınmasını istedim.
Tam karşımda yürüdün ve bankta oturan küçük bir kız çocuğunu gördüğünde adımlarını yavaşlattın. Geçip gidemedin, o kızı orada tek başına görmüşken yok sayamadın. Durdun, gözlerini kızın üzerinde gezdirdin ve usulca yanına gidip oturdun. Ona derdini sordun; niye üzgün olduğunu, niye tek başına orada oturduğunu. Sanki yanındaki küçük bir kız çocuğu değil de senin yaşıtınmış gibi onunla konuştun. Öyle hoş konuştun ki bu küçük kızın hoşuna gitti, bunu yüzündeki gülümsemeden ve sana olan bakışından anladım.
O an, siz öyle güzel bir sohbete dalmışken, benim sizi izlediğimden ve konuşulan her şeye şahit olduğumdan bihaberdiniz. Bunu isteyerek yapmamıştım ama bulunduğum yerden sizi duyabiliyordum. Sohbetiniz çok hoş ve güzeldi. Öyle ki kendimi o küçük kız çocuğunu kıskanırken buldum. Onun yerinde olabilmeyi diledim. Şimdi olmasa bile bir gün onunla konuştuğun gibi benimle de konuş istedim.
Sesin hoş bir tınıya sahipti, gülüşünse çok güzeldi. Bilseydim o günden sonra gülüşünün müptelası olacağımı sana bakmamaya çabalardım, en azından denerdim. Çünkü şimdi bile sadece gülüşün için dünyayı yakabilirim.
Yarım saat kadar bir süre geçtikten sonra küçük kızı evine kadar bıraktın. Yol boyunca tek başına olmaması için ona eşlik ettin ve onun için endişelenen ailesine teslim ettin. Ailesinin sana olan minneti gözlerinden okunuyordu. Kızlarını çok seviyor olmalıydılar. Çünkü onların gözlerinde anne ve babamda hiç görmediğim bir şeyi görmüştüm; sevgiyi.
Küçük kızı bırakıp bu sefer evine doğru yürümeye başladığında yüzünde küçük bir tebessüm vardı. O küçük kız, senin yüzüne bir gülümseme yerleştirmeyi başarmıştı. Ve ben o an, onun gibi olabilmeyi diledim. Yüzünde hep bir tebessüme yer verebilmeyi diledim.
Daha sonra ben seni öylece izlerken gözlerimiz kesişti. İlk göz göze gelişimizde hızlı çarpan kalbimin atışını hâlâ hatırlayabiliyorum. Saliselik bir göz göze gelişti bu; sonrasında yanımdan geçmiş ve gitmiştin.
Oysa o gün ne sen ne de ben bilebilirdim böylesi bir aşkla kavrulacağımızı. Güzel anılardan çok acı dolu geçmişimizin olacağını. Beni, unutacağını...
Kimse tarafından sevilmezken, senin sevgini tatmıştım ve bunu öyle çok sevmiştim ki... Birinin seni sevdiğini hissetmek kadar güzel bir his olmadığını senin sayende anladım. Sevilmenin tarif edilemeyecek kadar güzel olduğunu sen bana hissettirdin. Bana yaşattığın tüm o güzel anlar öyle değerli ki benim için... Keşke bu hep böyle sürseydi ve benden hiç gitmeseydin sevgilim. Keşke her zaman beraber olabilseydik. Tartıştığımız tüm anlar günün sonunda tatlıya bağlansaydı. Öyle olmasını çok isterdim ama olmadı. Öyle olmadı ve hiç gitmesini istemediğim sen, benden gittin.
ღ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda ও mektup.
Short Story❦ tamamlandı. ❦ vedalar can yakar sevgilim, sana veda etmeye henüz hazır olmasamda, artık bundan kaçmamam gerektiğini anladım. ve bu mektuplar da yalnızca sana veda edişimden ibaret.