Bölüm 3: Aslan Kurt ve Kuzu Pt.3

191 27 72
                                    

Aslan kurt ve kuzu pt.3

Gece çökmüş, gaz lambaları yakılmıştı. Küçük çocuklar, annelerinin koynunda huzurla uyuyorlardı. O sırada kalede yeni kral için çalgılar çalınıyor, dansçılarsa şarkılar eşliğinde dans ediyorlardı. Herkes halinden pek bir memnundu. Sonuçta yeni kral yufka yürekliydi. Ülkenin bu kralın hükmü altında huzurlu günler süreceğini düşünüyorlardı. Tabii kralın bu yufka yürekliliğini kullanmak isteyenlerde vardı. Dünya böyle bir yerdi, mutlu sonlar için kötü karakterler lazımdı.

Kadınlar kendi aralarında fısıldaşıyorlardı "Kralımız için eş adayları çok yakında belirlenmeye başlanacakmış." Kadınlar gülüşüp, kral'ı nasıl etkileyeceklerinden bahsetmeye başlamışlardı.

Bertrude sarayın büyük salonundan içeri girerken hizmetliler "Kraliçe Bertrude!" Diye salona girişini bildirmişti. (yazamadım burayı ama siz zekisiniz anlarsınız) Şarkıcılar yavaşça durdu. Judith, elindeki kedisi Elizabeth'i okşarken, yüzünü hafif buruşturarak içeri giren Bertrude'a baktı. Anlaşılan onun için yapılan bu gürültülü girşi sevmemişti.

Bertrude yavaşça Judith'in yanına ilerledi ve hafifçe eğilerek reverans yaptı. "Kraliçe Judith..." Bertrude, Kraliçe Judith'in yanına oturmak için ilerlemişti ki Judith, kedisi Elizabeth'i yanına koymuştu. Bertrude hızla geri çekilerek Judith'e baktı. Lakin Judith oralı bile değildi. Judith kafasını hafif eğerek "Oruo, Elizabeth'i odamıza götür. Malûm kalabalıktan haz etmez." Oruo, Elizabeth'i hızla kucağına aldı ve uzaklaştı. Bertrude bir süre onun arkasından baktıktan sonra yavaşça yerine oturdu. Judith elini sallayarak şarkının tekrar başlamasını istemişti. Çalgıcılar tekrar şarkıya başlarken, Nanaba Bertrude'a bakarak konuştu "Kral hazretleri nasıllar?" Bertrude, Nanaba'ya dönerek "İyiler çok şükür. Tanrı kötü günlerden ve kişilerden sakınsın." Dedi. Son cümlesini Eleanor'a bakarak söylemişti. Nanaba kafa sallayarak önüne dönüp dansçıları izlemeye devam etmişti.

Erwin odasından çıkmış koridorlarda dolanıyordu. Eski duvarların her birine bakıyordu.  Tekrar, tekrar ve tekrar. Kafasındaki onlarca boğuşmaya engel olamıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra koridorun başında Eleanor ve küçük prenses Historia gözüktü. Erwin o an kaçıp gidebilmeyi çok istemişti. Ama bu bir krala yakışık olmazdı. Eleanor, Erwin'e yaklaşarak reverans yaptı " İyi geceler kralım." Erwin kafasıyla selamladıktan sonra Kaya'ya döndü "Historia, iyi geceler güzel kardeşim. Bu gün nasılsın? Armin nerede?" Diye sordu. Kaya gülümseyerek "İyiyim sağol, Armin'de odasında Abi-" kafasını sallayarak devam etti "Kralım." Erwin gülümseyerek kardeşinin yanağını okşadı. Tam gidecekken Eleanor konuşmaya başladı "Kralım Tanrı hep sizinle olsun. Yüce kanunlara rağmen Prensesimin canını bağışladınız" Erwin, bir şey demedi. Yanlarından ayrıldıktan sonra hızla zindanlara doğru ilerlemeye başladı. Adımları taş duvarlarda yankılanıyordu. Ayakları yavaşlayarak demirlerin önünde durdu. Demirlerin arasından yatan aslana baktı. O aslanı özgürlükten koparıp buraya hapsetmişlerdi. Bir hediye olarak. Yerde yatan aslanı bir süre daha inceledi. Sonrasında muhafızlara "Açın kapıyı" diye emir verdi. Oraya girmek her saniye Erwin'in gözünde dahada büyüyordu.

Erwin içeri adımını attı, aynı anda Petra denilen kadında Levi'ın odasına adım attı. Erwin aslana seslendi, Petra ise odanın köşesinde kafasını etmiş olan Levi'a seslendi "Vahşi! Uyanık mısın?" Aslan ve Levi aynı anda kafalarını kaldırdılar. Aynı gözler, aynı duruş, aynı asalet. İkisi birbirlerinin kopyası gibiydi.

Erwin elindeki etle Aslana yaklaştı, Petra'da Levi'a doğru adımladı. Aslan yavaşça ayaklandı aynı Levi gibi. Aslanın pençeleri ve Levi aynı anda yere basıyorlardı. Aynı sıklıkta nefes alıyorlardı. Karşılarında kendilerini esir almış kişiyle bakışıyorlardı. Aslan adımlarını sıklaştırdı ve Erwin'e doğru atıldı. Levi ise Petra'ya doğru atlamıştı. Ancak ikisinide yere bağlayan şeyler vardı. Aslan'ı demirler, Levi'ı boğazına yapışan petranın elleri. Petra Levi'ın boğazını sıkarken bağırdı "Bir daha yapacak mısın?!" Levi hırlıyor ve Petra'nın ellerini çiziyordu. Levi Petra'nın suratına kuvvetlice bir yumruk geçirdikten sonra Petra hızla ayağa kalktı. Cebinde sakladığı ince kırbacı meydana çıkardı. Levi'a doğru 3 defa salladı. Levi'ın bacakları saniyeler içinde kana bulanmıştı. Petra Levi'ın saçlarından yakaladı "Bana bak oğlancık, bu yüzü iyi hatırla, aklına kazı." Dedi yüzündeki yarayı gösterirken. "Ben yerine göre hem cennet olur güneş açtırırım, hem de cehennem olur karanlığa boğarım seni." Petra sinirle odadan çıktı ve gitti. Levi bacağındaki yaralara baktı. Bu odada günlerini geçirmişti. Ama ağlamamıştı. Ve ilk defa göz yaşı dökmüştü. Artık çok ağır geliyordu. Bacaklarından akan kanlara bakarken düşündü. Dayısı, annesi, kız kardeşi ne yapıyorlardı? İyiler miydi? O barbarlar onlara bir şey yapmışlar mıydı? Her gün aklına gelen sorular bu sefer dahada yakıyordu canını. Kafasını yatağa dayadı ve göz yaşlarının akmasına izin verdi.

Magnificent • Eruri •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin