Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
〄
Gün geçmiyor ki; dünyadaki suçlular azalsın, suçlar bitsin, herkes kendi derdine düşsün. Ama bu pek mümkünmüş gibi görünmüyordu. Zaman ne olursa olsun bu dünyada, iyilik ve kötülük her zaman olurdu. İkiside birbirine ipekten kumaşlarla örülmüş sıkı bir bağla bağlanmış gibiydi.
Sapnis ise korkuyla ve sinirle salonda sandalyeye bağladığı adamların başında bekliyordu. Bir yandanda kendini incelemeye çalışıyordu. Aynada ya da fotoğraflarda gözükmediği için birazda tedirgin oluyordu, gerçekten bir insanı korkudan bayıltacak kadar kötü mü görünüyordu?Saydamken, ışığı geçiriyor olmasına rağmen gözle görünecek şekildeydi. Tüm vücudu, üzerindeki kimonoyla beyazın en açık tonu oluyordu. O kadarda korkunç olmadığını umarak Katsuki'nin gelmesini bekliyordu.
En baştan almak gerekirse; bu sabah Katsuki her zamanki haliyle -yani sinirli- ajansta gitti. Ajansta işini bitirdikten sonrada polislerle yapılacak olan eş zamanlı baskın görevine katılacaktı. Yani bugün onun için dolu dolu geçecekti. Ancak Katsuki'nin evinde gün hiç böyle düzenli değildi çünkü Katsuki evden çıktıktan yaklaşık iki saat sonra mutfağın penceresinden içeriye birisi girmişti, Sapnis bunu hemen farketmişti.
Hırsız ilk başta çekmeceleri karıştırmaya başlamıştı değerli bir şey ararken. Aslında bu evin; ülkenin en iyi kahramanlarından birisinin olduğundan habersizdi. Yoksa o kadar yürek yemiş değildi. Ancak geçen bir beş dakikanın ardından açtığı dolapta bir kafa görünce korkuyla dolabı geri kapatmıştı.
Sapnis adamı izlemek için sadece kafasını dolaptan yukarı çıkarttığında hırsızın bu kadar korkacağını düşünmemişti. Hırsız korkuyla kendini salona attığında gözüne kocaman televizyon takıldı. Az önce gördüğü görüntüyü unutmuş ve pencerenin dışında bekleyen adama işaret vermişti. Bir değil, iki kişiydiler.
Hayalet hırsızın televizyona ilerlediğini görünce tüm hızıyla oraya uçtu ve televizyonun içinden adama doğru kafasını uzattı.
"Ona dokunursan seni öldürürüm!"
Adamı korkutmak için konuşmuş ve yavaşça televizyonun içinden geçerek hırsızın üzerine yürümüştü ama birkaç saniye içinde hırsız bayılıvermişti. Bir süre içeriden işaret gelmeyince diğer hırsız kafasını mutfağın penceresinden uzatmış ve içeriye bakmaya çalışmıştı ama nereden geldiğini bilmediği kafasına yediği sert darbe ile oracıkta bayılıvermişti.
Sapnis hafiften gözlerini aralayan adamın üzerinde havada süzülüyordu. Bu ikisi yaklaşık iki saattir baygındı. Hırsızlardan birisi ayıldığında karşısında havada uçan beyaz bir insan görmeyi beklemiyordu bu yüzden ağzından bir çığlık kaçırdı.
"Abartma be adam! O kadarda korkutucu değilimdir."
Sapnis havada, ellerini göğsünde bağladı ve çığlık atan hırsıza doğru tiripleçemkirdi.
"Oha birde konuşuyor!"
Hırsız hayretler içinde kendinin tersine bağlanmış adamı dürterek uyandırmaya çalıştı. Tamam herkesin farklı benliği olduğu bir dünyada yaşıyorlardı ama hayaletler hâlâ uydurmaydı, öyleydi değil mi?
"Ne salak adamsın sen be! Sen bu evin kimin evi olduğunu bilmiyor musun?"
Adam saf saf ve korkuyla cevap vermeden baktı hayalete. Yanındaki hırsızda uyandığında ikisine de yeni bir şok dalgasını kapladı. Karşılarında bir hayalet vardı ve onlarla konuşuyorlardı. Zaten hırsızların benlikleri çok güçlü değildi. Birisinin gece görüşü diğerininde yirmi parmağı vardı.
"Burası dünyanın en iyi kahramanının evi salaklar! Birazdan eve geldiğinde sizi bir güzel benzetecek!"
Ve bunu demesinin üzerinden çok fazla zaman geçmedi birkaç dakika içinde KatsukiBakugou evine yorgun gözlerle giriş yaptı. Ama salonda hiç beklemediği bir manzarayla karşı karşıya kaldı.
"Ne sikim oluyor lan burada!"
Bağırışı tüm evde yankılandığındaSapnis uçarak Katsuki'nin önüne gelmiş ve heyecanla konuşmaya başlamıştı.
"Onları hırsızlık yaparken yakaladım! Sonra; Bam! Pat! Küt! Hepsini hakladım!"
Hayalet heyecanla bağırarak anlatmıştı, bir elini yumruk yapmış ve diğer elinin avucunun içine vuruyordu. Katsuki ile yaşayınca, sulugöz bir hayalet bile şiddet yanlısı birisi olabiliyordu. Genç kahraman bir Sapnis'e birde hırsızlara baktığında gözlerini kısarak onlara doğru ilerlemişti. Hangi iki salak onun evine hırsızlık yapmaya gelirdi ki? Ya da hangi iki şanssız.
"Onlara ne yapmalıyım Çakma Casper?"
"Hmm... Hadi onların kolunu bacağını kopartıp pişirelim!"
Sapnis hırsızları korkutmak için bağırarak konuşmuş ve ikisinin etrafında bir tur attı. Katsuki'ye kalsa ikisini de patlatırdı ama bu hayaleti gözünde barbar birisi olmak istemedi gerçi Katsuki ne zamandır hayaletin ne düşündüğünü önemsiyordu ki?
Sesli bir nefes verdi, zaten yorgundu ve sinirliydi bu yüzden bide bu hırsızlarla uğraşmak istemiyordu. Ama onları öylece birakamazdı da. İki hırsıza ters ters baktı ve munzurca sırıttı. Yalnızca hayaletin duyabileceği bir sesle konuştu.
"Aslına bir fikrim var. Neden bu herifleri lanetlenmiş gibi yaparak korkutup birakmıyoruz, bir daha böyle bir işe karışacaklarını sanmıyorum. Hem bende uğramamış olurum."
Katsuki omuz silkmiş ve oturma odasına ilerlemişti.
"Hey Çakma Casper neden onları bırakmıyorsun? Onları kov gitsin ama siz ikiniz, bundan böylece kurtulabileceğinizi sanmayın!"
Katsuki'nin sesi öylesine hırçın çıkmıştı ki bi anlığına Sapnis bile ürktü ama pek uzun sürmedi.
"Evet sizi ezik insanlar, ruhum her zaman sizi takip edecek! İyi adamlar olsanız iyi olur. Çünkü sizi lanetledim ve yaptığınız ufacık bir kötülükte sizi yakacağım!"