Medyayı dinlemeden okuyanın eşi kel olsun :D
>Felix'den
Okulun çıkış zili çalar çalmaz çantamı hazırlamaya koyulmuştum. Malum yetişmem gereken bir davet vardı değil mi?
Tam çantamın bütün gözlerini kapatmış ayaklanırken bileğimden tutulup tekrar sandalyeme oturtulmuştum.
''Hey saklama kabını unutuyorsun.'' Hyunjin'in sözleri ile tamamen aklımdan çıkmış olan kabı bana doğru uzatılan elden alıp çantamın en büyük gözüne koyarken bir yandan da Hyunjin'in bir sürü kurabiyenin hepsini yediği için bir yandan da seviniyordum. Demek ki beğenmişti.
''Unutmamı engellediğin için teşekkürler.'' dedikten sonra ayağa kalkıp sınıf kapısına doğru yürüyordum. Arkamdan gelen Hyunjin ise kıkırdayıp '' Asıl ben teşekkür ederim, beni düşündüğün için ve bu lezzetli kurabiyeleri getirdiğin için.'' demesiyle içimdeki mutluluk duygusunun arttığını hissedebiliyordum.
''Ne demek, sen iste ben hep yaparım.''
Hyunjin'in kolunu omzuma atmasıyla birlikte çıkışa doğru yürümeye başlamıştık.
Okul çıkışına doğru yürürken oluşan sessizliği kapıya vardığımızda Hyunjin bozmuştu.
''Ne taraftan ?'' diye bir soru yöneltince refleks olarak elimi evime giden yolu göstererek ''Bu yoldan.'' demiştim.Hyunjin kafasını salladıktan sonra ''Hmm bende işte şurda oturuyorum.'' dedikten sonra eliyle yaşadığı daireyi göstermişti. ''İstediğin her zaman kapımı çalabilirsin. İlk ve tek arkadaşıma her zaman açıktır.'' Gülümseyip bu sözler için teşekkür ettikten sonra ayrılmamız gerektiğine karar verip kısa bir birbirimize el sallama merasiminin ardından evlerimizin olduğu taraflara doğru yürümeye başladık.
Yürürken bir yandan da Hyunjin'e karşı olan dünkü ön yargılı düşüncelerimin hepsinin birer birer kaybolduğunu hissedebiliyordum. Çünkü henüz yeni yeni tanımama rağmen gerçekten özünde iyi bir insan olduğu gerçekten belli oluyordu.
Chan'in dünkü yazdıkları aklıma geldiğinde ise kısa bir şekilde kendi kendime gülümseyip abartılmış şeyler olduğunu düşünüyordum.
Tam bu düşüncelerle uğraşırken birden önüme fırlayan sarı saçlı bir Chan beklemiyordum.
''Hey!''
''Chaaan beni korkuttun.'' dedikten sonra kalbimi tutmuştum gerçekten deli gibi atıyordu.
''Özür dilerim Felix. Korkacağın aklıma gelmedi gerçekten özür dilerim.'' Chan endişe dolu gözlerle bakarken bir elini omzuma koymuştu.
''Pekala, sorun değil. Birden önüme fırladığına göre önemli bir şey olmuş olmalı.'' deyip hafifçe kıkırdamıştım.
Chan'in yüzünün kızardığını görünce içimden 'Vay canına tanrı neler yaratıyor.' diye düşünmeden edememiştim ama bu fikri hemen aklımdan atmalıydım. Neler düşünüyordum ben böyle ? Kendime kızıp gözlerimi tekrar Chan'in gözlerine sabitlediğimde konuşmasını beklemekten başka çarem yoktu.
''Aslında ben senin önüne çıktım çünkü şeey...'' sağ elini ensesine atıp yerde olan bakışlarını gözlerime çevirdiğimde bir kez daha 'Neden bu kadar yakışıklı ?' diye düşünmeden edemedim.
''Evet seni dinliyorum Chan ?'' Cümlesini devam ettirmesini sağlamalıydım çünkü şuan önümde duran bu ilahi yapıt bana hiç iyi gelmiyordu. Bir dakika ilahi yapıt olduğunu mu düşünüyordum ben hala ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Boy ( HYUNLİX )
FanfictionFelix, gün ışığı gibiydi. Onsuz yaşam düşünülemezdi. Adeta insanların hayat ve neşe kaynağıydı. Ama Hyunjin Felix'in tam tersiydi. Herkes ondan çekinir, korkar ve saklanırdı. O da tıpkı bir kara buluta benziyordu bu yönüyle. Belki de bu yüzden kader...