Öncelikle şunu söylemeliyim ki bir bölümü üç bölüme yaydığım için özür dilerim ama gerçekten tek bir bölüm olsaydı okumaktan bezerdiniz ki bence şuana kadar sıkılmadan gelmeniz bile büyük bir mucize. VEEEE SONUNDA YENİ BÖLÜÜM .Neyse bölüme geçelim...
Bu bölümü @swgamyg ithaf ediyoruum <3<3
>Felix'den
Chan ile kısa vücut hareketleriyle konuşup yanıma gelmesini rica ettim. Çünkü annemlerin hiç bir şekilde benim canımın sıkılmasına çare olacaklarını düşünmüyordum. (Ve gerçektende de olmazlardı.) Ve çok çabuk canı sıkılan ve bebek gibi huysuzlanan biriydim ne yazık ki...
Chan benim el kol hareketleriyle yapılan davetimi ikiletmeden kabul etmiş ve ne zaman geleceğini bilmediğim Hyunjin yerine bana eşlik etme nezaketinde bulunmuştu.
Yanıma yaklaşıp ''Selam.'' deyince aynı şekilde bende ''Selam.'' deyip küçük bir reverans yaptım.
Chan bunu görünce gözlerini kocaman açmış ve koca salonun ortasında annem ve babam bize bakarken kahkahayı basmıştı.
Yanaklarımın kızarmasına engel olamazken, 'Neden bu aptal hareketi yaptım?' diye kendimle kavga etmeye hazırlanıyordum ki aynı hareketi ciddiyetle bana yapan Chan ile karşılaşınca dumur olmuştum. Ama bu sefer yanaklarımın kızarma nedeni utanç duruma düştüğüm için değil Chan'e deli gibi çekilmem yüzündendi...Gerçekten beyaz takım elbisesinin içinde tıpkı bir prens gibi görünüyordu. Ona çekilmemek elimde değildi.
-Eee şey,neden öyle bakıyorsun? Yanlış birşey mi yaptım ? Sadece sen yapınca çok şirin geldi bende şey...
+Hayır, yanlış birşey yapmadın, dedikten sonra gülümseyip sözüme devam ettim.
+Hadi gel seni ailem ile tanıştırayım.Babamın gözünü bile kırpmadan bize baktığını görünce gülmemeye çalışmıştım ama kıkırtılarımı Chan çoktan yakalamış ve tebessüm ederek bana ne olduğunu anlayamamış bakışlar atmaya başlamıştı bile. Sessiz bir şekilde;
-Sonra anlatırım, dedikten sonra zaten iki adımda yanına ulaştığım ailemin karşısında hızlıca biraz önce de Hyunjin'i taktim ettiğim gibi Chan'i de aileme tanıtıp kaynaşmalarını izlemeye koyuldum.Chan çok sıcak kanlıydı ve dakikasında babamla sanki kırk yıldır tanışıyorlarmış gibi sohbet etmeye koyulmuşlardı. Annem ise babamın annemin ayılması için garsondan getirmesi için yalvardığı kahveyi ağır ağır yudumlarken çoktan ayılmış ve babam ile Chan'in sohbetlerini bir yandan dinlerken arada bana bakıp tebessüm ediyordu.
Ne olduğunu tam anlamış değildim ama sanki annem Chan'den ve yarattığı ortamdan memnunmuş gibi görünüyordu.
On beş dakikanın ardından Chan bana birkaç kaçamak bakış gönderip babamdan dışarı çıkıp çıkamayacağımızı, sesten rahatsız olmaya başladığını ve benimle biraz sohbet etmek istediğini söyledikten sonra babamdan ve annemden birer onay aldı. Ardından teşekkür edip bir elini belime doladıktan sonra benimle çıkışa doğru yürümeye başladı.
Ve evet tabii ki ben belimdeki elin sıcaklığı ile çoktan yanmaya başlamış ve çoktan kıpkırmızı olmuştum.
-Sıkıldığını düşündüm. O yüzden dışarı çıkmak istedim. Ortam biraz... nasıl desem... boğucuydu.
Chan'in sesi ile kendime gelip ona onaylar bakışlarımı göndermeye çalıştım.
+Gerçekten boğucu bir havası var salonun. Beni burdan kurtardığın için teşekkür ederim.
Chan o tatlı bakışlarından bir buketini gözlerimin içine yolladıktan sonra bayılmamaya dikkat ederek yürüyordum artık.Sonunda bahçeye çıktığımızda serin ve temiz havayı içime çektim. Davetin organize edildiği salonun içerisinden yaklaşık iki kat daha büyük bir bahçesi vardı ve her yer dışarısı gibi yeşil ve beyaz ışıklar ile döşenmiş, bahçenin tam ortasına bir süs havuzu koyulmuş ve bu havuzun etrafı da sarı renk ağırlıklı olmak üzere çeşit çeşit çiçeklerle süslenmişti.
Ben etrafı tararken Chan'de beni süzüyordu.
+Hey ne oldu? Neye bakıyorsun sen, dedikten sonra tebessüm ettim.
Chan dudağının kenarını kaşıyıp,
-Bir meleğe, dedi.Bakışlarımı hemen yere çevirip ellerimi yanaklarıma koydum. Bu çocuk beni daha ne kadar kızartabilirdi bugün hiç bilmiyordum. Ama yanaklarımı görmemeliydi.
-Be-ben ö-özür dilerim. Bir an kendimi tutamadım. Felix özür dilerim, seni utandırmak istememiştim.
Çenemden yavaşça kavrayıp kafamı kaldırdığında ise bir çocuk gibi bana masum gözlerle bakan Chan ile karşılaştım. 'Tanrım neden bu kadar yakışıklı olmak zorunda ki ?-Felix sana birşey itiraf etmek istiyorum izin verirsen.
Bir dakika doğru mu duyuyordu kulaklarım? Bir şey itiraf etmek mi? Umarım düşündüğüm şeyi söylemezdi. Aslında onu söylemsini deli gibi istiyordum... Kalbim bu heyecana dayanamıyordu artık. O kadar hızlı atıyordu ki sanki göğsümde fırlayıp çıkacaktı. Peki ben bu itirafa hazır mıydım? Bu yer buna hazır mıydı ? Sahii burası neresiydi? Ben kimdim ?..Aklım o kadar karışmıştı ki ne düşüneceğime bile karar veremiyordum. Ama kafam kendiliğinden Chan'i onaylar bir şekilde sallanmaya başlayınca artık daha fazla dayanamayacağımı anlamıştım. Daha Kore'ye gelmeden önce bile sürekli benimle konuşmaya çalışan ve her seferinde benim için endişelenen bu yakışıklı çocuğa sonunda kapılmıştım...
-Felix, senden deliler gibi hoşlanıyorum. Seninle ilk tanıştığım günden beri senin bana o ilk mesajı attığından beri deliler gibi senden hoşlanıyorum. Ve tek yapabildiğim şuan bunu sana itiraf etmek çünkü cidden bu güzelliğe, bu şirinliğe kalbimdeki bu büyük dayanmazdı. Felix, uzun zamandır tek düşünebildiğim şey sensin. Şuan ne tepki vereceğini hiç bilmiyorum çünkü hiçbir niteliği veya hiç bir kabiliyeti olmayan biriyim. Ama şunu bilmelisin ki seni tüm kalbimle seviyorum. Lütfen...
Chan'in sözünü bitirmesini daha fazla bekleyebileceğimi sanmıyordum. Beynimde şimşekler çakarken Chan'i elinden tutup kendime çektikten sonra o sıcak dudaklarına kendiminkileri bastırdım...
XOXOX
VEEEE BÖLÜM SONU
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR PEKMEZLİ SİMİTLERİM :D
DÜZENLEMEYE FIRSATIM OLMADI ÇÜNKÜ UZUN ZAMANDIR BÖLÜM ATMADIMHEMEN ATIP SİZDEN FİKİRLERİNİZİ ALMAK İSTEDİMSİZİ SEVİYOREEE
Chan'in davette ki görünümü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Boy ( HYUNLİX )
Hayran KurguFelix, gün ışığı gibiydi. Onsuz yaşam düşünülemezdi. Adeta insanların hayat ve neşe kaynağıydı. Ama Hyunjin Felix'in tam tersiydi. Herkes ondan çekinir, korkar ve saklanırdı. O da tıpkı bir kara buluta benziyordu bu yönüyle. Belki de bu yüzden kader...