Bölüm 3

680 60 161
                                    

Bu bölüm kafamda daha güzeldi aslında pek yansıtamadım sanki duyguyu anlayamadım ama yine de yazarken boğazım düğümlendi iyi okumalar broğ

---

Elime telefonumu aldım ve Sasha ile muhabbet etmeye başladım.

İkimiz geri zekâlı geyikleri yaparken üstten gelen yeni bir bildirime tıkladım.

Eren'den gelmişti.

Genelde bu saatlerde uyuduğu için kaşlarımı çattım. Annemler kasabada ki hastahane de doktor oldukları için nöbetçilerdi, Eren'in ailesi ise iş için şehir dışındalardı.

Bu yüzden birbirimizin evlerinin anahtarı ikimizde de vardı.

erentooğhappyy: Mikasa

erentooğhappyy: Neler yapıyorsun?

mikasaackermans: Yayakta yatıyorum, evet hala...

erentooğhappyy: Anladım

erentooğhappyy: Sana bir şey demem gerek sanırım

erentooğhappyy: Az sonra yaşadığım acıdan kurtulacağım

mikasaackermans: YAŞADIĞIN ACI NE?

mikasaackermans: ANLAT BANA HEMEN

mikasaackermans: BUNDAN HİÇ BAHSETMEMİŞTİN

erentooğhappyy: Sanırım artık mutlu değilim

erentooğhappyy changing name

gonern: Böylesi daha iyi

mikasaackermans: EREN NE DİYORSUN NE OLUYOR ANLATIR MISIN??

gonern: Yaşadığım acı,

gonern: Yaşamak Mikasa

Okuduğum mesaj ile yataktan fırladım. Anahtarlıkta duran Erenlerin evinin anahtarını elime hızla aldım ve askıda duran rastgele hırkayı üzerime geçirip hemen arka sokakta olan Erenlerin evine koşmaya başladım.

"Hayır, hayır, hayır."

Evlerinin önüme gelince hızla kapıyı açtım.ve üste kata koştum.

Etrafıma bakınırken Eren'den ses duymuyordum.

"Eren!" diye bağırdım.

Bir anda duyduğum patırtı ile Eren'in odasına yönlendim. Kapının kilitli olmadığını görünce içeriye girdim hızla.

Ancak içeriye girdiğimde şaka yaptığı için yüz ifademe bakarak kahkaha atmasını bekliyordum, elinde jiletle kolunu enine kesmiş olmasını değil.

"Mikasa." diye mırıldandı bana bakarak. Ona doğru yavaş bir adım attım.

Bir adım daha.

Bir adım daha attım ve Eren'in bedeni benim üzerime doğru yığıldı.

Ellerimi saçlarından geçirdim.

"Eren, neden?" diye mırıldandım yavaşça gözyaşlarım arasında.

Kucağımda yatan Eren hafif tebessüm etti.

"Seni yanıma çağırmak için." dedi hafif gülerken. Gözlerimi sildim ve başını okşadım.

"Aptal öleceksin! Hala şaka yapıyorsun!" diye bağırdım kormuyla ve yede duran telefona uzandım ancak Eren eliyle hafifçe yere ittirdi.

"Arama ambulans falan, enine kestim isteseler bile dikemezler."

"APTAL! APTAL!" göz yaşlarım Eren'in yüzüne düşerken elini yüzüme değdirdi ve yanaklarımı sildirmeye çalıştı hafifçe.

"Mikasa, çok vaktim kalmadı." dedi ve yutkundu. Artık konusmakta da zorlanıyordu.

"Beni unutmalısın." dedi gözlerime bakarak "Beni unut ve mutlu ol."

Bunu nasıl yapmamı bekliyorsun?

"Sen yoksan ben de yokum Eren. Nefes almak yaşamak demek değildir." Elimi Eren'in eli ile birbirine kenetledim. "Bunu yapmak zorunda değildin."

"Zorundaydım, Mikasa."

Derin derin nefesler aldım Eren'in yeşil gözlerine baktım.

"Eren seni seviyorum, 9 yaşındayken parkta yere düşünce bana yardım ettiğinden beri."

"Mikasa seni seviyorum, 9 yaşındayken zeni o parkta gördüğüm andan beri."

İkimizin sadece alt dudakları birine değerken o an beklemediğim bir şey oldu.

Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Elimi tutan sımsıkı eli gevşedi ve kucağıma düştü.

Elimle bembeyaz yüzüne dokundum. Kucağımda cansızca yatan bedenine ağlayarak baktım.

"Seni kurtaracağım."


---

i feel like im dead

im a live but im dead😀👍🏻

ᴀɴᴅ ɪ ғᴇʟʟ ɪɴ ʟᴏᴠᴇ ᴡɪᴛʜ ʏᴏᴜ¨*:·ᴇʀᴇᴍɪᴋᴀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin