VIII

170 24 69
                                        

Taylor Swift - You're not sorry (Taylor's version)

Acı hissediyordu. Öyle büyük bir acı hissediyordu ki bu acı kalbini yağmalıyor, parça parça sökerek önüne atıyordu. O an bu acıdan kurtulmak için her şeyi yapabilirdi.

Aylardır aşk dediği, sırf bunun için herkesi karşısına aldığı kişi, onu bir haftada değişmişti. Mantıklı bir sebebi bile yoktu. Üstelik kalbi ve sol eli hala ona aitken. Ya da o öyle sanıyordu.

Jimin için insanlar birbirlerine duygularını ifade ettiklerinde aralarında gizli bir antlaşma imzalanırdı. Bu antlaşma kalbim sana ait demekti, her zaman sol elimi tutabilirsin demekti. Seni her zaman seveceğim demekti. Fakat yanılmıştı. Sandığı gibi kalbi ve sol eli ona ait değildi. Sadece zihni onunla meşguldü ve yanını boşalttığında da meşgul olacak bir şey bulmuştu.

Jimin, bir hiç için hayatının içine etmişti. Tüm her şeyinden bir hiç için vazgeçmişti. Şimdi fark ediyordu da; neredeyse kendinden vazgeçmişti. Bir hiç için.

Öfkesi, hayal kırıklığı ya da bunu yaşamış biri adını ne koyarsa; içini kemiriyor ve midesinde volkan patlamaları yaratıyordu. Bu hissi durduramıyor kendini bitmiş gibi hissediyordu. Hayır bitmiş değil, hisleri ölmüş. Ne yapacağını işte şimdi bilemiyordu. Yaşam enerjisi gözlerindeki sevinci de almış yerini boşluğa devretmişti.

Bu histen kurtulmalıydı. Bu kendisini iğrenç hissettiren andan bir an önce kurtulmalıydı. En azından denemeliydi. Biliyordu ki bunu atlatamazdı. Ama kendisini bir haftada değiştiren birini daha fazla zihninde tutmak bile onu berbat ve aciz hissettiriyordu.

Şimdi yalnızlığın dibinde gibi hissediyordu. Bu dipsiz kuyu sonunda onu da içine almış, dibinde yaşayan canavar sonunda onu da yutmuştu. Kurtulabileceği tek bir çıkış yolu yoktu. Zihninin içi o canavarın midesi kadar karanlıktı, ışık yakacak tek bir kişi bile yoktu. Boğulmuşluk hissi öyle yoğundu ki içinde bulunduğu karavanı üzerine geliyordu.

Çoktan geçişlerini kapatmış akciğerine biraz daha hava aldırmazsa olduğu yerde ölebilirdi. İlk defa manevi bir hissin böyle yoğun fiziksel bir hisse dönüştüğünü hissediyordu.

Dışarı attı kendini, nefes almaya ihtiyacı vardı. Burası biliyordu ki, onu boğardı. Setten uzaklaşırken aklında başka hiçbir şey yoktu. Çektiği film veya kabul ettiği anlaşmanın sorumluluğu, o an her şey uçup gitti zihninde.

Öylece dolaşmak istedi. Etrafta varlığını bilmeyen bu insanların yanında değersiz bir cisim gibi sadece yürümek istedi.

Hoş, yapabileceği başka bir şey de yoktu zaten. Ancak yürür ve sokaklarda bağırırdı. Elinden başka bir şey gelemezdi ki.

Gözlerinden yaşların ne zaman aktığını fark etmedi bile. Öylece dökülüyor, çenesinden aşağı süzülüyordu. Silmeye bile eli gitmiyordu. Sadece boş vermişti.

Varlığını bile bilmediği sahil kenarına ulaştı. Etrafta insanlar şarkı söylüyor, sarılıyor, dans ediyordu. Yılın bu zamanı herkes için eğlence demekti.

Kendisini değersiz bir hiçmiş gibi hissettirdiği için lanet etti ona. Öyle ki bu eğlenceye bile layık göremiyordu kendisini.

Kayalara ilerledi. Oturup okyanusu dinlemek istedi.

Fakat gördüğü endişeli beden onu duraklattı. Bu kez tüm yolu geldiğinin aksine kararlı adımlarla onun yanına ilerledi.

Yoongi Jimin'in uzun zamandır karavanından çıkmamasından endişelenmiş kapısına defalarca vurmuş ve ses gelmeyince kapısını açtığında boş manzarayla karşılaşmasının ardından tüm seti aramıştı. Hiçbir yerde bulamadığında fazlasıyla endişelenmiş ve ekibe Jimin'in rahatsızlandığını söyleyerek onu aramaya koyulmuştu.

Wildest Dreams ^ YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin