Taylor Swift - Cardigan
Saat sabah 10'u gösterdiğinde çoktan uyandığı ve bir ceset gibi öylece yattığı yataktan kalktı.
Yanında yatan Seonbin'in üstünü örttüğünde uyuyor olmasına rağmen gülümsemesi zaten aşık olan kendisini tamamen sarhoş hale getirmişti.
Onun için katlandığı bunca şey düşünülünce zaten, sevgisinin büyüklüğü asla tartışılamazdı.
Geçmiş birkaç ay onun için büyük bir kabustan ibaretti, gelecek birkaç ayın da öyle olacağı aşikardı.
Eğer insanların çeşitli rüyalarını süslüyorsanız bir ilişkinizin olması sizi gelmiş geçmiş en kötü insan yapardı.
Yaklaşık iki ay önce yaşamıştı bunu. Sadece düzgün bir şekilde hayranlarına bahsettiği ilişkisi tabii ki de beklemediği gibi düzgün karşılanmamıştı. O iki ay hayatının en kötü zamanıydı. Tüm film anlaşmaları tek tek elinden alınmış, öylece kalakalmıştı.
Bu süre boyunca Seonbin'e bir şey hissettirmek istemese de o da biliyordu ki içten içe tamamıyla yıkılmıştı.
Odadan ayrılıp oturma odasına yöneldi. Koltuğa oturup bilgisayarını açarken içten yakarışlar vardı kalbinde. En çok istediği şey, en sevdiği şey. Oyunculuğu elinden alınamazdı, alınmamalıydı.
Her gün inanmasa da bir umutla maillerini kontrol ediyordu. Bu bir takıntıdan ibaretti. Çünkü biliyordu ki, tamamen yüzüstü bırakılmıştı.
Parmakları bilgisayarın touchpadine giderken elleri titriyordu. Fazla heyecan yapıyordu biliyordu fakat bu onun hayatının en önemli olayıydı. Jimin için her şey oyunculuk ve diğerleri olarak adlandırılıyordu, buna Seonbin'de dahildi.
Mail adresine girdi. Sayfayı güncelledi. Beklediği tamamen boş olan bir yeni bildirim sayfasıydı. Fakat gördüğü bildirim onu yerinde sıçrattı.
Maile tıkladığında, evet aylardır istediği şey oradaydı. Biliyordu ki içeriğine bile bakmadan kabul edecekti.
Hemen kabul için mail yazmaya koyuldu. Adrese gidecek ve görüşme yapacaktı. Böylelikle partnerini de görmüş olacaktı.
Parmaklarının uçları karıncalanıyordu. Sanki bastığı şeyler laptop tuşları değil de bir düzine toplu iğneydi.
Mailini yolladığında ilk oyunculuğu için hissettiklerinin katbekat daha fazlasını hissediyordu. Öyle ki dibine girmiş Seonbin'in farkında bile değildi.
"Ne yapıyorsun?"
Boynu ve sol omzu arasından kafasını çıkarıp uyku mahmuru gözleriyle ekranı okumaya çalışması kesinlikle gördüğü en tatlı şeyler arasındaydı.
"İnanabiliyor musun? Film teklifi gelmiş bana."
"Hmm, çok güzel." arkasını dönerek gitmişti.
Onun bu isteksiz haline biraz kırılmıştı. Jimin'i kimseyle paylaşmak istemiyordu ve bu bazen Jimin'i gerecek noktaya kadar geliyordu. Oynadığı bir filmde nasıl bir şey olabilirdi de tamamen sevgilisini unutabilirdi ki?
Cevap basitti.
Hiçbir şey.
Ya da o öyle sanıyordu.
××
Min Yoongi her zaman olduğu gibi yine sabahın sekizinde çoktan ayaktaydı. Günün ilk kahvesini içerken sadece hobi olarak uğraştığı işiyle ilgileniyordu, resim çiziyordu.
Yaptığı portreleri satmıyordu, birine de vermiyordu. Tamamıyla severek yaptığı bu portreler ona ait odasında paslanmaya mahkum bırakılmıştı. Onun için her çizgisi önemliydi, hepsinin ayrı bir anısı vardı. Hepsi onun içindeki duyguların yakarışı ve ellerinin bunu resmedişiydi. Bir para ölçüsüne tabii olacak kadar değersiz değillerdi
Çizdiği yüzleri tanımıyordu, tanıma gereği de duymuyordu. Sokakta gördüğü herhangi biri olabilirdi ya da markette alışveriş yaparken kendisine soru soran görevli de olabilirdi. Yüzlerinin kimlere ait olduğu belirsiz olan bu resimlerin en güzel kısmı tanınmıyor oluşlarıydı. Eğer hikayelerini biliyor olsaydı, bu kesinlikle çizerken kalemine yansırdı.
Çizdiği resimden kafasını kaldırmadan kupasına uzandığında elinde hissettiği hafiflikle çoktan kahvesinin bittiğini anladı. Elindeki kupayla ayağa kalkıp yeni bir kahve yapmak için mutfağa yönelirken aldığı telefon onu durduran şey oldu.
Komodinin üzerinde duran telefonuna yavaş ve sessiz adımlarla ilerledi. Telefonu eline aldığında gördüğü isimle yüzünü buruşturdu. Kaç defa söylemesi gerekiyordu, önündeki bir ay boyunca hiç iş almayacaktı?
Telefonu açıp sessiz bir şekilde hattaki müdürün konuşmasını bekledi.
"Min Yoongi?"
"Evet."
"Yeni bir teklif geldi bakma-" evet devamını duymasına gerek bile yoktu. Her gün aynı şey için arıyordu. Numarayı engellemesine az kalmıştı. Telefonu kapattı.
Gelen bildirim sesiyle ekranı açıp mesajı okudu. Pekala birazcık fikri değişebilirdi.
Mesajda Yoongi'nin çocukluğundan beri hayranı olduğu yönetmen Kim Hojoon'un yönettiği bir filmden ve bizzat kendisinin yolladığı mailden bahsediyordu.
Aniden yatağına oturarak bilgisayarını kucağına çekti. Açma tuşuna basarken elinde hala olan kupayı komodinin üzerine bıraktı. Gözleriyle görmeden kesinlikle inanmayacaktı bu maile.
Yoongi ülkesinde çok ünlü bir oyuncu olmasına rağmen bunu imkansız olarak değerlendiriyordu. Kim Hojoon ülkesinin de dışına çıkabilmiş, global olarak ismini duyurmayı başarabilmiş bir yönetmendi. Yönettiği Amerikan filmleriyle de biliniyordu ve en gerici kısmı da buydu zaten. Bu kadar çok tecrübe görmüş biri neden ona bir film teklifi gönderirdi ki?
Maillerine girdiğinde '+99' olan gönderi kısmından aradığı maili buldu. İçeriği okuduğunda gerçekten de Kim Hojoon'dan gelmiş bir teklif olduğunu anlamış oldu.
Tabii ki de kabul edecekti.
Kabul mailini yolladı. Diğer oyuncular veya diğer teklifler hakkında bir şeyler söylenmemişti. Bu can sıkıcı bir durumdu.
Romantik bir film olması onu biraz üzmüştü. Fakat bir kez de böyle bir filmde oynarsa ne kaybederdi ki?
Hiçbir şey.
Kazanacağı şeylerden haberi bile yoktu üstelik.
🎥🗝️
Merhabalar;
Hoşunuza gitmeyecek bir şey veya bir yer olursa yazmaktan çekinmeyin lütfen,teşekkürler.
Yan karakter isimleri tamamen benim uydurmam, gerçekte böyle isimler var mı bilmiyorum.
Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyorum ♡
Kendinize iyi bakın ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wildest Dreams ^ Yoonmin
FanficPark Jimin kendisine gelen oyunculuk teklifini kabul ettiğinde heyecandan yerinde duramıyordu. Yaşanmışlıklar ona bu durumu imkansız kılıyordu. Min Yoongi ise umursamaz kabul ettiği teklifin hayatını değiştireceğini tahmin bile edemezdi. [Wildest Dr...