Park Jimin kendisine gelen oyunculuk teklifini kabul ettiğinde heyecandan yerinde duramıyordu.
Yaşanmışlıklar ona bu durumu imkansız kılıyordu.
Min Yoongi ise umursamaz kabul ettiği teklifin hayatını değiştireceğini tahmin bile edemezdi.
[Wildest Dr...
"Vahşi Batı filmi gibi düşünün. Fakat büyük bir aşka tanıklık edecek bir film. Chihuahuan Çölü'nde geçecek. Issız çöl hayatında sürgüne giden iki kişi. Biraz eski fakat harika. Çölün tüm olanaklarını kullanacağız. Harika bir film olacak."
Konusu itibarıyla pek cezbedici olmayan ve gayet normal görünen bu film Hojoon'un o yönetmenler has anlatım tarzıyla ellerini ve mimiklerini kullanıp canlandırmasıyla göze harika bir senaryo gibi görünüyordu.
Jimin başta pek beğenmese de -ki kendisinin de izlemeyi tercih ettiği film sınıfına girmiyordu bu tür- film için yapacağı seyahat, rol arkadaşı ve yönetmenin ünü onu heyecanlandırıyordu.
Yoongi'de ise durumlar biraz daha karışıktı. Senaryoyu pek beğendiği söylenemezdi fakat böyle bir yönetmenle çalışma fırsatını bir daha yakalayamayacağını da biliyordu. Birde kendisine bu açıklamayı yapmayı pek sevmese de yalan söyleyemezdi ve rol arkadaşının bayağı ilgisini çektiği de bir gerçekti.
Konuşma uzayıp giderdi belki, daha konuşacak onlarca şey vardı. Fakat Jimin'in sürekli olarak çalan telefonunun bunu engelleyeceği de bariz belliydi.
En sonunda sayısız çalmalara dayanamayan ve Jimin'in mahcupluğunu yok etmek isten Kim Hojoon kısaca senaryo hakkında özet geçti.
İkisi de anlaştığı için mutluydu.
Ve dahası hiç gitmedikleri, bilmedikleri Meksika çöllerindeki ki iki ay boyunca geçecek birliktelikleri onlar için iyi mi olacaktı kötü mü?
Jimin'in ek bir sıkıntısı daha vardı;
Seonbin.
Onun için bu süreç nasıl olur, dayanabilir mi hiç bilmiyordu. Onu özleyeceğini de biliyordu. Fakat bu fırsat eline fazla geçmezdi. Şu an yükselişe geçemezse oyunculuktan tamamen vazgeçmesi gerektiğini de biliyordu. Bu yüzden düşünmedi, ne olursa olsun yapacaktı ve Seonbin'in buna büyük bir tepki göstermemesini umut ediyordu.
Şirketten çıkarken kendisinden bir metre kadar sağda yürüyen Yoongi'nin farkında değildi. Düşünceleri onun için o kadar çok girdaba dönmüştü ki şimdi içinden çıkması imkansızdı.
Tabii Yoongi kolundan çekip onu kurtarmasaydı.
Ne olduğunun farkında bile değildi fakat nefes nefese kalmış arkasındaki beden kötü şeyler olacağının farkındaydı.
Önüne baktı. Ayağının dibinden geçen hızlı arabalar onu şoka uğrattı. Ne ara bu kadar yürüdüğünün ya da ne ara bu kadar dikkatsiz olduğunun farkında bile değildi.
Arkasındaki beden onu hızlıca arkasını döndürdü. Şimdi onunla yüz yüze gelmişti. Daha adını bile bilmiyordu fakat bir teşekkür borçluydu.
"İyi misin?"
"Evet iyiyim, teşekkür ederim."
"Önemli değil, umarım bir dahakine daha dikkatli olursun."
Onu bırakmış ve kendi yoluna doğru dönmüş gidiyordu. Adını sorup sormama konusunda çok arada kalmıştı Jimin. Sonrasında sormaya karar verdi.
"Hey!"
Yoongi duraksamıştı. Arkasını dönmeden omzunun üzerinden arkasındaki adama baktı.
"Üzgünüm gerçekten bilmiyorum ve bunu sorarken utanıyorum ama adın ne?"
Gülümsedi.
"Min Yoongi."
Hala bakarken Jimin onun arkasından elini salladı, çok uzak olmamalarına rağmen bağırıyor olması komikti.
"Tanıştığımıza memnun oldum Yoongi, Ben Park Jimin."
Aynı şekilde ellerini kaldırdı Yoongi, ardından arabasına bindi.
Jimin'de kendi arabasına yönelmişti. Eve giderken heyecanını üzerinden atamıyor, Seonbin'in nasıl tepki vereceğini aşırı derecede merak ediyordu.
Her şeyden önce bir hafta içinde gidecekti film çekimleri için. Veda için fazla vakitleri yoktu. Sonrasında iki ay içerisinde ne zaman görüşürler hiçbir fikri yoktu.
Arabasını kapının önünde durdurup kapıyı çalana kadar sürekli geri geri giden ayaklarına söz geçirmeye çalışıyordu.
İçeri girer girmez sarıldı ona. Kokusunu içine çekti. Yürüdüğü bahçelerden gelen hafif çiçek kokusu gibiydi onun kokusu, az ama istenilen türden.
Ardından elini tutarak koltuğa oturttu onu.
"Sana bir şey söylemem gerek."
Seonbin mutlu gözükmesi için uğraştığı yüzüyle ona ilgili bir şekilde bakmaya çalıştı.
"Lütfen olduğunu söyle."
"Oldu, fakat sorun bu değil."
"O zaman sorun ne Jimin?"
"Bu hafta içerisinde film çekimi için gideceğim, Meksika'ya."
Seonbin'in oyunculuğu buraya kadardı. Yüzünü asmış Jimin'den ayrılacak olmanın üzüntüsünü yaşayamadan devam etmesini bekliyordu.
"Ve?"
"İki ay kalacağım orada."
"Ciddi misin?"
"Evet."
"Jimin ben ne diyeceğimi bilemiyorum, seni çok özleyeceğim ama biliyorum bu senin için iyi olacak. Arada seni ziyarete gelirim değil mi?"
"Tabii ki."
Seonbin oturdukları koltukta yana kayarak Jimin'in beline sarıldı. Başını göğsüne koyduğunda sözlerinin aksine yüzünün daha kötü hal aldığını biliyordu, Jimin'de öyle.
Büyük bir sorun oluşturmadığı için mutluydu ama yine de onu öyle görmeye dayanamıyordu.
Yine de kendisine söylemeyi ihmal etmedi;
"Benim için bambaşka bir deneyim olacak."
××
Yoongi eve geldiğinde mutluluğunu daha fazla yüzüne yansıtamayacağını düşünüyordu.
Yeni şeyler onu daima heyecanlandırırdı. Yeni deneyim, yeni hayat tecrübesi demekti onun için. Üstünü değiştirip boyalarının yanına geçti.
Onun için günün en rahatlatıcı, huzur verici kısmıydı. Yoongi hep gelecekteki sevgilisini ressam hayal ederdi. Ona resim yapmayı öğretecek, karşılığında onun da piyano çalmayı öğreteceği biri, belki de gitar.
Bugün tanıştığı Park Jimin onun için bambaşka bir his uyandırmıştı. Nedenini açıklayamayacağı bir şeydi bu. Sanki kader ağını örmüş gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Sanki ilk kez kalıplarının dışına çıkmıştı. Ne olacağı önemli değil diyordu şimdi,
Birbirinizi sevmek dışında gerisinin pek de önemi yok.
🎥🗝️
Merhabalar,
Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın, şimdiden teşekkür ederim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.