'yaklaşık 9-10 yaşlarındaydım. babaannemin yanına yazlığa tatile gitmiştik. berat ile orda tanışmıştım, benden 3 yaş büyüktü. oradaki tek arkadaşım oydu ve biz birlikte çok eğleniyorduk. birlikte denize gidip geceleri ise babaannemin büyük hamağında sallanırdık. onun yanında kalbim başkalarının yanında attığından farklı atıyordu. sanki onun bana dokunması, benimle ilgilenmesi, bana sarılıp uyuması hoşuma gidiyordu. okullar açıldığında İstanbul'a geri dönmek zorunda kalmıştım ve her şey o zamandan sonra şekil almaya başladı. öğretmenimiz bize aşık olmamız için karşı cinsiyete ihtiyaç duymamamız gerektiğini anlatan bir film izletmişti. anlamıştım, Berat'a karşı hissettiğim şey buydu; aşk. yaz tekrar gelince ona açılacaktım. yaz gelene kadar her gece onunda beni sevdiğini söyleyeceği günü düşündüm fakat hiçbir zaman gerçek olmadı. yazlığa geldiğimde evlerinin satılığa çıkarıldığını ve gittiklerini öğrendim. büyüdüğümde ise asla ona ulaşamadım. '
şimdi ise tam karşımdaydı, koltuğumda oturuyordu. "yanlış bir zamanda gelmedim değil mi Barış?"
"yok, yok. yanlış bir zaman değildi. sen neler yaptın Marmaris'ten taşındıktan sonra? seni çok aradım ama bulamadım."
"sana haber veremeden gittiğim için çok üzgünüm. geçen sene Türkiye ye döndüm. babamın işi yüzünden Almanya ya gitmek zorunda kalmıştım ama anladım ki iyi ki gitmişim. hayatımın aşkı ile tanıştım ve şuan hamile. baba olacağım gerçeğine hala alışamadım. sen neler yaptın?" dedi yüzü mutlulukla gülümserken. evlenmişti ve çocuğu olacaktı. onu hiç görmediğim kadar mutlu görüyordum. yüzümün sırıtışına engel olamadım. Berat'ın sorusunu tekrarlamasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. "bende işte okulumu okudum ve psikolog oldum. sıradan bir hayatım var."
"sana aldığım bileklik, hala bileğinde." dedi gülümseyerek. sırıtarak karşılık verdim. "hiç çıkarmadım." dedim utanmış bir ifadeyle.
Ateş'in ağızından
Barışla o yabancıyı gizlice izledikten sonra hiçbir şey demeden sessizce evden çıktım. ondan hala hoşlanıyor gibiydi. ondan kalan en ufak şeyi bile saklayacak kadar hoşlanıyordu. belki de ona benziyordum, o yüzden ilgilendi benle. öz babasının bile sevmediği birini bir yabancı mı sevecekti? kendi halime güldüm. yine peşime takılmıştı. "seni sevmediğini biliyordum ama sen aptal aşık olmayı kabullenmiştin bile."
"sen gerçek bile değilsin, sadece aklımdaki bir sesten ibaretsin. ve bir gölgeden."
"çocukken de korkardın gölgelerden, karanlıktan. 'baba lütfen yapma' diye çığlık atardın. hala acizsin Ateş."
"YETER ARTIK SUS!" diye çığlık atmamla gölge yok oldu ve yolda yürüyen insanların bakışları bana çevrildi. bana deliymişim gibi baktılar. kendimi mi öldürmeliydim?
"o adamı öldürmek varken neden kendini öldürmek isteyesin ki Ateş? o senle Barış'ın arasına girdi. ölmeyi hakkediyor."
"ben kimseyi öldüremem. ben katil değilim."
"bu seni katil yapmaz, sen doğru olanı yapacaksın ve karşılığında Barış seni sevecek."
"duymadın mı eşi hamile, bunu doğmamış bir çocuğa yapamam. şimdi ise aklımdan siktir git." dememle sakinleşmiştim. kimseyi öldüremezdim. intihar hele hiç edemezdim zaten sikik bir dünyada yaşıyordum ölüp cehenneme gitmek şu an planlarımda yoktu. Barış Soylu beyciğim yokluğumu fark etmiş ki beni arıyordu. "Ateş nerdesin her yerde seni arıyorum! başına bir şey gelmedi değil mi?"
"başıma sen geldin daha kötü ne olabilir ki?"
"Ateş sarhoş musun amınakoyim?"
"birazdan bara girince sarhoş olacağım merak etme."
"seni bara almazlar aptal."
"biri bana girerse bende bara girerim. " deyip yüzüne kapadım. tabii ki onu sinirlendirmek için biriyle yatmayacaktım ama o şuan beni ciddiye alacak kadar sinirli ve aptaldı. marketten aldığım biralarla barın girişinde yerde oturan adamın yanına oturdum. bir tanesini ona uzattım ve kabul edip bir yudum aldı. "barın yanında dilenmenin en iyi yanı da senin gibi dertli çocukların derdini dinlemek. he birde beleş içki var."
"ne güzel işte bende bu işe başlasam diyorum."
"hayatın zaten yeterince sikik görünüyor. şu haline bak."
"keşke haklı olmasan be ihtiyar." dedim barış'ın arabasının farları yüzüme doğru ışıldarken. elimdeki birayı ve bir kaç lirayı adama verdim. barış ın yanına ön koltuğa bindim. "ona aşıktın değil mi barış?"
"evet öyleydim."
"ne güzel."
"ama şu an seni istiyorum çünkü sana aşığım."
"manavdan domates mi seçiyorsun orospu çocuğu! yok simdi seni istiyorum ama önce onu istedim sonra da başkasını istersin hevesin geçince!" diye bağırmam dudaklarının dudaklarıma kapanmasıyla kesildi. onu itemiyordum aslında itmekte istemiyordum. beni yavaşça kucağına alırken bir yandan gömleğinin düğmelerini çözdüm. kucağına iyice yerleştiğimde beni belimden aşağı doğru bastırdı. yavaşça dudaklarını çektiğinde ise "bir daha sakın seni sevmediğimi düşünüp bunları yapma. sana olan aşkımı anlamayacak kadar aptal olmadığını biliyorum. kendini böyle saçma şeyler için üzersen seni adını unutana kadar beceririm." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toxic (boyxboy)
Romance"peki ya bu gördüğünü söylediğin seyler kulağına bir seyler fısıldamıyor mu?" dedi kaleminin arkasını dudağına götürürken "fısıldamaz olurlar mı?" dedim yere bakıp sırıtırken.