uykusuzluk ve paranoya

45 12 31
                                    

"Jinyoung çok çalışıyorsun..." Jinyoung gözlerini kapadı. "Seun-ah." Jackson mırıldandı. "Özür dilerim, özür dilerim. Söz karışmayacağım. Söz veriyorum." Jinyoung kalktığında onun kolunu tuttu. "Otur, lütfen. Seni özledim...seni gerçekten özledim." Jackson yavaşça geri oturdu ve derin bir nefes aldı. "Çok yorgunsun, uyu biraz." Jinyoung ona doğru uzandı. "Lütfen...beni bırakma." Gözleri doluyordu. Jackson derin bir nefes aldı. "Seni asla bırakmam Jinyoung-ah." Kollarını onu sarmak için açtı ve saçlarını okşadı. "Seni seviyorum, tamam mı? İşin yüzünden...Seni bırakacak değilim." Jinyoung başını salladı ve mırıldandı. "Deneyleri...yaptığımızda arada ışınları engellediğini sandığımız bir cam vardı. Sorun...şu ki ışınlar çok güçlü ve...yüzde yüz engellemesi imkansız. Yani bir süredir ışına maruz kaldığımı fark ettim." Jackson ona baktı. "Ne?" Jinyoung başını sağa sola salladı. "Kızma lütfen sadece...sadece paranoya ve uykusuzluk yapıyor. Zaten...uykusuzluk genelde paranoyaya yol açar bu yüz-" Jackson kaşları çatılırken sordu. "En son ne zaman uyudun Jinyoung?" Adamın gözlerinin altındaki morluklar sanki şu an daha belirgindi. "Üç gündür toplamda...beş saat falan." Mırıldandı.

Jinyoung yemeğini yerken Jackson ona birkaç soru sordu. Soruları, deneyleri ne zamandır yapıyor oldukları, yan etkileri ve ışınların etkisinden kimsenin ölüp ölmediğiyle ilgiliydi. Jinyoung deneyleri altı yıldır yapıyor olduklarını, minik yan etkilerin olduğunu ama onu fazla etkilemediğini ve son olarak da kimsenin ölmediğini söyledi. Jackson başını salladı. "Yan etkiler...paranoya ve uykusuzluk falan mı? gerçi uykusuzluk da paranoyaya yol açar..." Jinyoung aniden ona baktı. Gözbebekleri büyümüştü. Gözlerinde ona tanıdık gelen şeyler vardı. Jackson içinin ısındığını hissetti. Jinyoung kendinden emin olmayarak konuştu. "Diyeceklerimi...ağzımdan aldın." Jackson gülümsedi. "Bazen öyle şeyler yapıyorum." Jinyoung lokmasını yavaşça yuttu. "Yapıyor...ikisini de yapıyor ama dediğin gibi zaten...uykusuzluk paranoya yapar."  Jackson başını salladı. "İğrenç hissettiriyor olmalı. Uykusuzluktan nefret ederim. Nişanlım hep işi yüzünden uykusuz kalırdı." Jinyoung gülümsedi. "Ayrıldınız mı?" Jackson başını sağa sola salladı. "Beni hatırlamıyor." Ağzına bir lokma daha attı. "Hey, belki de nişanlımın anılarını sen silmişsindir!" Sırıttı. Jinyoung sessizce güldü. "Bundan haberin olurdu Jackson. Herkese mesaj gidiyor." Jackson başını salladı. "Ahh, sanırım olurdu. Neyse, çok önemli değil zaten. On beş gün sonra gideceğim." Jinyoung tekrardan ona baktı. "Jackson..." "daha soruna cevap vermeye hazır değilim ama daha sonra tekrar deneyebilirsin. Sadece...ölüm anımı bekleme. Ve benden lütfen...kimseye bahsetme. Olur mu?" Güldü ve boş tabağını aldı. "Burayı ben toplarım. Sen geri dönüşüm kutunu düzenle." Jinyoung başını salladı ve önce banyoya gitti.

Retinasını okuyan aynada yeşil renkli dikdörtgen kutucuk kırk iki günü gösteriyordu. Jinyoung başını salladı.  Diş fırçasını alıp diş macununu sıktı. Jackson'a yedek diş fırçasını vermeye karar verdi. Dişlerini fırçalarken neden öleceği için mutlu olacağını düşünüp duruyordu ama aklına bir şey gelmiyordu. Nişanlısı kimdi? Neden onu unutmuştu? Ağzını çalkaladı ve aynaya baktı. Kapıdan göz ucuyla bakınca Jackson'ın bulaşıkları yerleştirmiş olduğunu gördü. Yakışıklı bir adam olduğu kesindi, Jinyoung onu dışarıda görse kesinlike karnı heyecanla kasılır, yanına gidip konuşmak isterdi. Herkesin gözünün çarpacağı tarzda biriydi. Saçları, vücudu...Jinyoung dudaklarını yaladı. Nişanlısına bu kadar bağlı olan birini bu kadar incelemesi hoş değildi evet ama kendi suçlu gibi hissetmiyordu.

Jackson elindeki kitabı bir kenara bıraktı ve üstünü değişmiş olan Jinyoung'a baktı. "Jackson yedek kıyafetin var mı?" Jackson başını sağa sola salladı. "Yok ama alacağım. Jinyoung ne diyecektim, kartımda çok param var ve açıkçası harcayacak pek yerim yok. Ev için harcayabilirsin diye düşündüm. Nasıl olsa beni misafir ettin ve sana fazladan masraf çıkarıyorum. Hem...daha fazla geri dönüştürülecek şey olur?" Jinyoung bir süre ona baktı. Çok iyi kalpliydi...ya da kesinlikle onu öldürecekti. "Jackson...o senin paran..." Jackson gülümsedi. "Bizim paramız! Madem benimle iki hafta baş edeceksin, paramı da kullan." Güldü ve kartı uzattı. "Kıyafet sipariş ettim, şifresi 2209 sanırım...istediğin her şeyi alabilecek kadar para var içinde. Hatırlamıyorum, sen bakabilirsin. Ben biraz televizyon izleyeceğim." Jinyoung elindeki karta baktı. "Akşama...bize yiyecek bir şeyler alırım o halde." Jackson baş parmağını kaldırdı. "Anlaştık!" 

Jinyoung evden çıktığında içi tuhaf bir şekilde sıcacıktı. Belki de evde onu bekleyen biri olduğu içindi... Gülümsedi. Başına bela olacak diye düşünmüştü ama Jackson onu şu anlık mutlu etmişti.

~

Ben
Ben programa uyuyorum

Recycle To LiveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin