Jackson'ın gözlerini televizyonda gezdirirken Jinyoung'un göz ucuyla ona baktığını biliyordu. "Şey, Jackson." Jackson ona döndü. "Hm?" "Senin var mı?" Jackson bir süre ona baktı. "Ne var mı?" Jinyoung mırıldandı. "Hayatında biri." Jackson başını sağa sola salladı. Jinyoung sessizce önüne dönüp bir süre boşluğa baktı. Jackson onun hakkında düşündüğünü biliyordu. "Buna sevindim." Fısıldadı. Jackson gülümsedi ve kadehini eline aldı. "Yalnız olmamı mı istiyorsun?" Jinyoung göz devirdi. "Yalnız değilsin. Ben varım. Benim arkadaşlarım var. Senin de arkadaşın sayılırlar." Jackson güldü. "Jinyoung beni bir buçuk gündür tanıyorsun." Jinyoung omuz silkti. "Hayatımın en iyi bir buçuk günü." Mırıldandı. Jackson ciddi olup olmadığını anlamak için ona döndü. "Hayır ciddiyim. Düne kadar birine ihtiyacım olduğundan o kadar habersizmişim ki. Böyle hissetmem gerekiyor sanıyordum. Yalnız kalmamın normal olduğunu. Ama eve gelince...benden başka birilerinin de evde olduğunu bilmek beni tuhaf bir şekilde çok rahatlatıyor." Jackson gülümsedi. "Ve bu konuşmayı şarap yüzünden yapmıyoruz. O kadar çabuk sarhoş olmuyorum." Jackson güldü. "Bu konuda hiçbir şey söylemedim." Jinyoung omuz silkip gülümsedi ve televizyona döndü. "Anladım ben bakışından."
Jackson banyoda dişlerini fırçalarken gözlerini yüzünde gezdirdi. Ağzını çalkaladıktan sonra yüzünü havluyla kuruladı. Jinyoung eşiğe yaslanmış onu izliyordu. Jackson onun ne soracağını az çok tahmin ediyordu ama sesini çıkarmadı. Ellerini kuruladıktan sonra ona döndü. Jinyoung'un sorup sormamakta kararsız olduğunu görebiliyordu. "Şey..." Jackson yavaşça başını salladı ve kenara çekildi. "Yok...yani ben çoktan fırçaladım." Ofladı. "Seni rahatsız etmek istemiyorum Jackson." Jackson başını sağa sola salladı. "Rahatsız eden benim hm? Aniden evinde belirdim falan..." Jinyoung'un gözleri büyüdü. "Ha, hayır! Evimde kalmanla alakalı değildi. Gerçekten, o konuda sorun etmiyorum. Dediğim şeylerde ciddiydim. Ben...aynı odada yatabilir mıyız diye soracaktım... Elektrikler her perşembe akşamı kesiliyor ve ben karanlıktan pek...hoşlanmam." Jackson bir süre ona bakıp başını aşağı yukarı salladı. "Tabi." Jinyoung başını sallayıp dudaklarını yaladı. "Şey oturma odasına yatabiliriz. Ya da benim odamda, yatakta sen yatarsın ben de ye-" Jackson onu kesti. "Ben yatarım yerde." Jinyoung başını sağa sola salladı. "Hem rica edip hem de seni yerde mi yatıracağım? Olmaz." Jackson elini yavaşça onun omzuna koydu ve hafifçe sıktı. "Ben yerde yatarım Jinyoung." Gülümsedi. Jinyoung'un yutkunup yavaşça başını salladığını gördü. "Aferin sana." Saçlarını karıştırıp banyodan çıktığında Jinyoung kendi kendine minikçe gülümsedi.
Jinyoung, Jackson'a yatağı konusunda yardım ettikten sonra kendi yatağına girdi ve gözlerini kapadı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Yaklaşık yarım saat sonra yavaşça yatakta doğruldu ve eğilip Jackson'ın yüzünü inceledi. Sessizce nefes alıp veriyordu. Parmaklarını uzatıp yavaşça yanağına dokundu ve bir süre onu inceledi. " Çok tanıdıksın Jackson...sanki hep...varmışsın gibi." Mırıldandı. "Neden böyle hissettiriyorsun? Neden seni tanıyorum?" Derin bir nefes alıp elini çekti ve örtünün altına girip gözlerini kapadı.
~
Bbııırt
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Recycle To Live
FanfictionHayatta kalmak için geri dönüşüm yapmak zorunda olunan bir dünyada, Jinyoung, Jackson'a göz kulak olmak zorunda hissediyordu.