"Bunun tadı harika...tanrım. Çok tanıdık ama çok uzak." Jackson güldü. "Şey, çoğu çin restoranı ile aynı baharatları ve sosları kullanıyorum. Bu yüzden tadı güzel oluyor." Jinyoung başını salladı ve ağzına bir parça daha tavuk attı. "Tanrım şu nişanlın...ne şanslı adammış." Mırıldandı ve gözlerini kapadı. "Bu tavuk harika Jackson..." Jackson bir süre ona bakıp yerinden kalktı. "Lavaboya...gidip geleyim." Jinyoung yanından hızlıca gittiğinde kötü hissetmişti. "Yanlış bir şey söyledim kesin...eski nişanlısını...söylememeliydim." Yavaşça kalkıp kapıyı çaldı. "Jackson özür dilerim. Seni üzmek için söylemedim sadece...tadı çok güzeldi ve...ağzımdan çıkıverdi." Jinyoung ofladı. "Özür dilerim." Jackson kapıyı açıp ona baktı. "Hm?" Jinyoung dudaklarını yaladı. "Nişanlın konusunda özür dilerim seni üzmek istemedim gerçekte-" Jackson güldü. "Sadece...tuvalete gitmem gerekiyordu. Yanlış bir şey mi yaptım?" Jinyoung ona bakıp kafasını yana eğdi. "Ahh...hayır, ben sadece korktum." Jackson gülümseyip saçlarını geriye attı. "Sorun yok." Jinyoung bir süre onu izledi. "Söz ver." Jackson serçe parmağını uzattı. "Jinyoung bir sorun olmadığı ve olmayacağı konusunda söz veriyorum." Jinyoung serçe parmağını onunkine sardı ve mırıldandı. "Yemekleri yapacağına da söz ver." Jackson minikçe gülümsedi. "Yapmasam bile sana yapmayı öğreteceğim. Serçe parmak sözü." Jinyoung başını salladı ve gülümsedi. "Serçe parmak sözü Jackson."
"Jackson...nasıl yapıyorsun anlamıyorum! Annen sana böyle şeyleri ne ara öğretti..." Jinyoung ağzına birkaç lokma daha attı. "Dikkatli ye sevgilim." Jackson ağzına bir lokma atıp çiğnemeye başladı. "Ahh işte..." gülümsedi. "Çok güzel olmuş." Jinyoung hızlıca başını salladı. "Bana da öğreteceksin. Serçe parmak sözü." Serçe parmağını uzattı. Jackson serçe parmağını onunkine sardı ve gülümsedi. "Serçe parmak sözü Jinyoung-ah."
"İyi geceler Jackson! Lütfen rahat ol. Zaten benden daha çok kendi evimde duruyorsun." Jackson gülümsedi. Işıklara uzandı. "Ha şey...şey, kapamasan? Kapamasan olur mu?" Jackson yavaşça başını salladı." Olur, kapamam." Jinyoung başını salladı. "Ben...korkuyorum biraz o yüzden." Güldü. "Biliyorum çok aptalc-" Jackson başını sağa sola salladı. "Değil." Jinyoung ona baktı. "Jackson, aptalca işte...kaç yaşındayım hala karanlıkta-" Jackson uzanıp hafifçe omzunu sıktı. "Jinyoung, aptalca değil. Eminim iyi bir sebebin vardır."
Jackson arabadan indi ve cebindeki anahtarlığı çıkardı. "Siktir...tanrım." Sırılsıklamdı ve bir türlü aptal anahtarı bulamıyordu. Kapıyı açtı ve arkasından kapayıp ayakkabılarını hızlıca çıkardı. Büyük adımlarla yatak odasına girdiğinde Jinyoung'un bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde sayıkladığını gördü. "Jackson...J-jackson." Jackson hızlıca yanına gitti. Jinyoung yatağın birden alçalmadıysa yerinden zıpladı. Jackson'ı görünce rahatlamıştı. "Geldim, buradayım." Jinyoung hıçkırdı. "Jackson...b-birden başladı Jackson. Neredeydin?" Jackson saçlarını okşarken mırıldandı. "Başlar başlamaz geldim. Elektrikler yeni gitti değil mi?" Kollarını daha da sıkılaştırdı ve başını salladı. "Gelmeyeceksin s-sandım. Ç-çok gürültülüydü." Jinyoung fısıldadı. Jackson yanağını ısırdı. Sadece...Sadece yağmur demek istiyordu ama değildi işte. Jinyoung için bir fırtına demek dünyanın sonuyla eş değerdi. Her fırtına olduğunda elektrikler gittiğinden hemen hemen her odada en az bir mum bulunuyordu. "Mumları neden yakmadın?" Mırıldandı. Jinyoung burnunu çekip gözlerini bir kez daha kırpıştırdı. "Uyuyordum, uyandım ve...ışıkları açmaya çalıştım ama açılmıyorlardı. Bir türlü açamadım Seun." Fısıldadı. Yavaşça geri çekilip onun gözlerini sildi. "Sakin ol bebeğim, hep buradayım tamam mı?" Jinyoung burnunu çekti. "Seni seviyorum."
"Eminim...ki iyi bir sebebin vardır." Gülümsedi yavaşça odadan çıktı. Gözleri doluyordu. Odasına girdiğinde kapıyı kapatıp yere çöktü. Elini ağzına bastırıp sessizce hıçkırdı. "Sikeyim...neden beklemek zorundayım? Neden ölmek için beklemek zorundayım?" Kafasını geriye attı ve hafifçe kapıya kafasıyla vurdu.
~
Bu uzucu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Recycle To Live
FanfictionHayatta kalmak için geri dönüşüm yapmak zorunda olunan bir dünyada, Jinyoung, Jackson'a göz kulak olmak zorunda hissediyordu.