Arctic Monkeys / My Propeller
eğer gücünü toplayabilirsen
sürükle beni
ben baskının üstesinden gelemiyorum
..
en güçsüz anımda kandır beni
yarının peşine düş
en güçsüz anımda kandır beni
ve pervanemde bir tur dön
..
pervanem
dönmeyecek
ve kendi kendime çalıştıramıyorum
ne zaman varırsın.
.Zamanında yakından tanıdığınız birini geride bırakarak kendi yolunuzu çizmeniz ve sonrasında çizdiğiniz yoldan çıktığınızı fark ettiğiniz anda o kişiyle tekrar karşılaşmanız dünyanın en boktan şeylerinden biriydi. Üstüne üstlük bu, bir şekilde sadece 'karşılaşma' olarak kalmıyorsa, bedeninizi bulduğunuz ilk köprüden aşağı sallandırmak isteyebilirdiniz.
Bulunduğunuz yerden geçen arabaları veya dipsiz görünen suyu izler, şansınız varsa temiz olan havayı içinize çekerdiniz. Günün hangi saati olduğu fark etmeksizin gökyüzüne dalıp, birinin sizi kurtarmasını beklerdiniz.
Sonunda ise kimse sizi merak bile etmediğinden halinize koca bir küfür savurarak, eve geri dönmeniz en olası ihtimallerin başını çekerken; acınasılığınızla ortak olup, aldığınız o derin nefesleri tek tek götünüze sokardı ve siz buna 'umursamamak' lakabını takarak akıl sağlığınızı koruma çabalarına devam ederdiniz.
Şuan tam olarak yaptığım buydu ama üç kuruşluk bile olamayan kişiliğim yüzünden bir türlü sonumu getiremiyordum. Bastırılmış duygularım yine en olmadık zamanda beni kraliyet selamıyla karşılarken, uzun zamandır bu derece sarsıldığımı hatırlamıyordum.
Sabah olmak üzereydi. O sikik bardan adımımı atıp, onun bana iş teklifinin ardından ertesi gece bana verdiği tahammül süresinin dolmasına saniyeler kala soluğu yanında almış, belki de bunu yaparak gözünde ona muhtaç olma seviyemi arttırmıştım. Bunu zerre umursamadan işe başladığıma dair bir belge imzalamam şaşırtıcı değildi. Gecenin kalanında ise Jimin'e yakın ama bir o kadar uzak olan köşede etrafı izlemekle yetinmem gerekmişti.
Eğlenebileceğim, oyalanabileceğim bir şey olmadığı gibi, ona aptalca bir yaklaşımda bulunan da olmamıştı.
Gözlerimi ona dikerek tüm geceyi geçirmem mantıklı olmazdı. Diğer dansçılar ya da garsonlar zaten fazlasıyla meşgulken, dikkatimi çeken başka biri de olmamıştı. Benimse yaptığım tek şey bir kenarda alkol seviyesi düşük, gökkuşağına batıp çıkmış birkaç bardak kokteyl içmekti. Sonrasında o sahneden indiğinde, bitecek sanmıştım. Biter gibi olsa da iş bundan çok uzaktı ve sikeyim-
Sadece sikik mesanem sikik bir şekilde dolmuştu ve ben bu yüzden lavaboya gittiğimde yalnızca siktiğimin iki dakikası için ortadan kaybolmuştum.
Geri döndüğümde ortalıklarda görünmemesi canımı fazlaca sıktığından, onu aramaya koyulmuştum çünkü bilirsiniz, başına bir sikiklik gelirse sorumlusu ben olurdum. Kendine ait olan odadan gelen sesler ise tam olarak bundan ibaretti ve işte, burada olmamın nedenini öğrenmiş bulunmaktasınız.
'Hey sen! İçinde bulunduğun fanusun altında kesinlikle dipsiz bir okyanus var ve oturduğun tahta parçasının kaderini elimde tuttuğum topla ben belirleyeceğim.'
Patlayan kaşımdan akıp, kurumuş olan kan yüzünden gerilen kaslarımı garip birkaç ifade yaparak gevşetmeye çalıştım. Nasılsa birazdan intihar etmeyi düşünen biriydim, birkaç dakika için olsa bile kimse umurumda değildi. Asla iyi görünemediğimi bilmek de düşüncelerimi tetiklerken hiçbir çekincem yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lierre ¦ yoonmin
Fanficpole danser's au / switch! . direğe sarılı bedenlerimiz kadar var, kıvranan benliklerimiz kadar yokuz. '𝐢'𝐦 𝐠𝐨𝐢𝐧𝐠 𝐛𝐚𝐜𝐤 𝐭𝐨 𝟓𝟎𝟓'