Arctic Monkeys / Diamonds Are Forever
elmaslar sonsuza kadardır
beni memnun edebilecek tek şey onlar
beni kışkırtıp kızdırabilirler
gece bırakıp gitmezler
beni terk edeceklerine dair bir korkum yok
..
tüm parçalarını görebiliyorum
canımı yakmak için kalbinde bir şey saklamıyor
..
elmaslar sonsuza kadardır
serçe parmağımın etrafında kıvılcım saçlarlar
erkeklerin aksine elmaslar kalıcıdır
erkekler mezarına gitmeyi hak etmeyen fanilerdir
aşka ihtiyacım yok
aşkın bana ne faydası olabilir ki
elmaslar bana asla yalan söylemez
aşk bittiğinde
onlar parlamaya devam edecek
elmaslar sonsuza kadardır
sonsuza kadar
sonsuza kadar
ve sonsuza kadar
.
.Mantık çerçevesinin dışında ahlak ve etik kurallarını bir çuvala doldurarak yakılan şeyleri; nefes almaya, ilk adımlarını atmaya, kendi kararlarını sanki başkasının değilmişcesine vermeye ve bir yerden sonra herkesten her şeyden koparak kendi başına yaşamaya başladığın anda tamamen istediğin gibi istediğin şekilde olduğun zaman yaptıklarının bir önemi olmazdı. Ama üstünden dakikalar, saatler, günler, haftalar ya da sikik bir süre geçtiğinde farkına dâhi varamadan dönüştüğün canavar pençelerini karnına geçirir, yaptıklarını sorgulatırdı. 'Sen bu musun?'dan, 'ben ne oldum ki?' sorularına dek cevapsız kalan binlerce kelimenin içinden kendini çıkaramaz hale gelir, belki de küçükken yatağının altından çıkarak seni yiyeceğini düşündüğün o canavara gözün kapalı teslim olurdun.
Böyle zamanlarda çevrende tek başarısı başkalarını memnun etmek olan bir insan varsa, işler daha da sarpa sarardı. Çünkü sen ona güvenerek aldığın akılı uyguladığında her şeyden biraz daha uzaklaşmış olurdun ancak bunun yanında, çevrende akıl dâhi alabileceğin hiç kimse yoksa o zaman ya kendi doğrularını kendi yüzüne en sert haliyle çarpmak zorunda kalırdın ya da zaten çoktan canavarın bir parçası olmuş benliğini sarıp sarmalar, kucaklar, hatta ipekten pamuklara sararak onu biraz daha büyütürdün.
Eğer yapılan ikincisi olursa bir ihtimal her şeyin üstünden biraz daha zaman geçtiğinde, yeni şeyler gördüğünde veya tecrübe etmek istemediğin ama en acılı şekilde seni ilmek ilmek tüketen bazı şeyler daha yaşandığında; geçmişte yaptığın tüm o aptallıklara koca bir kahkaha atar 'gerçekten ben bunu düşündüm mü?' diye kendini yine ve yine sorgular, sonra artık böyle olmadığın için varlığına inandığın Tanrı'ya dualar ederek, başına gelen en ufak şeyde aslında bir arpa boyu bile yol kat edemediğini görmeden, körü körüne inandığın yaşam biçimi ile hayatına devam ederdin.
İnsanoğlunun kısır döngüsü böylelikle senin de üstünden gelip geçerek, bedenin yakıldığında, toprağın altına girdiğinde ya da parçaların bulunmayacak bir şekilde doğaya karıştığında hiç kimse seni hatırlamadan öldüğünle ve öldürdüklerinde kalırdın.
Bu durumda yapılacak çok bir şey olmazdı elbette. Onlardan biri olduğumun bilincinde olarak ama içimdeki canavarla yüzleşmekten de korkup kaçarak devirdiğim yılların ardından yaptığım bu tutarsız kritik beni kendi içimde bir şeyleri sorgulamaya itmeliydi belki de ancak hiçbir başarısı olmamış kişiliğim uzaktan bana, alaycı ve yüksek sesli kahkahaların sunarken bunu yapmam pek de mümkün değildi. Öyle ki nefes aldığım süre boyunca ilk defa kendim gibi hissettiğim o gecenin sabahında kalkıp hiçbir şey olmamış gibi evime gelmiş, toplum normlarına söverek ama ucundan kıyısından ona sıkı sıkıya da tutunarak tekrardan 'erkek' kıyafetlerimi giymiş ve akşamında soluğu yine onun koruması olarak almıştım. O gece beni ilk gördüğünde küfürler etmesi olabilecek en doğal şey olurdu belki. Oysa sadece gözlerimin içine bakarak küçümser bir gülümseme sunmuştu bana çünkü her şeyimi bildiği gibi ardıma bakmadan kaçtığımı da biliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lierre ¦ yoonmin
Fanfictionpole danser's au / switch! . direğe sarılı bedenlerimiz kadar var, kıvranan benliklerimiz kadar yokuz. '𝐢'𝐦 𝐠𝐨𝐢𝐧𝐠 𝐛𝐚𝐜𝐤 𝐭𝐨 𝟓𝟎𝟓'