Arctic Monkeys / Love Is A Laserquest
.
.
hâlâ şimdiye kadar hissedeceğini düşündüğünden daha genç hissediyor musun
yoksa yaşlı hissetmeye mi başladın, sevgilim
ama endişelenme, hâlâ sadece gençliğin verdiği etkiyle kalpler kırdığına eminim
ve hâlâ aşkın bir eğlence yeri olduğuna inanıyor musun
yoksa artık daha ciddiye alıyor musun
bunu sana kurduğum hayallerde sormaya çalıştım
ama sen hep hayal ürünü olmakla meşgulsün
ve kendine orada olduğunu hatırlatmak için aynaya bakıyor musun
yoksa birinin iyi geceler öpücüğü o işi hallediyor mu
pekâlâ ben dürüst biri değilim, sen öylesine bir aşkmışsın gibi davranacağım
seni düşünmeden havayı da düşünemiyorum
bunun sana sürpriz olacağından emin değilim
ve hayalini kuracak bir şey bulamıyorum
saklanacak bir yer bulamıyorum
ve ben gözlerimin etrafındaki halkalarda sallanırken
ve kendimi başka birine ihtiyacım olduğuna ikna ederken
bir süreliğine sen öylesine bir aşkmışsın gibi davranmak kolaylaşıyor
sallanan sandalyede oturup ıslık çalarken, yaz hakkında berbat şarkılar söylüyorum
işte, sen öylesine bir aşkmışsın gibi davranmanın daha iyi bir yolunu buldum
.
.Gidecek.
Gidecek, gidecek, gidecek, gidecek.
"İşler biraz aksadığı için planlanandan daha geç olacak ama umarım bir sorun ol-"
Kanım çekiliyormuş gibi, ellerim içimdeki depremleri dışarı yansıtıyor misali ve ben nefes alan bir ölüydüm o anlarda. Konuşmaların başrolü yanımda bana bakıyor, düşersem tutacağını bildiğim bir tavırla duruyordu.
"Hayır elbette." dedi içimdeki kalan son umudun da üzerine basıp geçerken. "Sorun değil, uzun zamandır bunu bekliyorum."
Madem gidecekti o zaman benimde kalmamın bir anlamı yoktu.
Saygısızlık ya da kabalık olacağını önemsemeden, karşımdaki adama selam bile vermeden yanından öylece çekip giderken de aklımda bu vardı. Gidecekti o ki, beni neden peşinde sürüklemek istemişti?
İntikam soğuk olduğu içindi belki de yağan yağmurun getirisi olan yıldırımların göğsüme düşmesi.
Görmeyen gözlerle çıktım devasa salondan. İçeriye girerken ne derece sakinsem şimdi de öyleydim ama kırık bir aynaya bakınca da kendinizi görebilirdiniz. Kırık bir bardaktan da su içebilir, parçaların boğazınızdan geçişini hissedebilirdiniz.
Beni görünce geçmem için açtıkları kapıdan çıkarken yanıma gelen valeyi görmedim. O da bunu çok takmamış olmalı ki, bedenimi daha ilk saniyesinde beni sırılsıklam yapan yağmura atarken şemsiye tutmak için bile gelmemişti. Belki haklı olarak ıslanmak istememiş olabilirdi ancak diğer yandan kim olduğumu bile bilmiyordu.
İnsanlar gerçekten bu kadar acımasız mıydı?
'Gidecek aptal, bir kez olsun insanları değil de kendini düşün!'
Ve işte, uzun süredir uğramayan cambazım da gelmişti. Onunla aramızda geçen ve beni yıkan her olay sonrası düştüğüm bir deniz oluyordu. Öncesinde de böyleydi, seneler sonrasında da değişen bir şey yoktu. Ama önemli de değildi.
Neticede bizim hikayemizin sonu belli ki iki tarafın da terk edişleri üzerine yazılmıştı.
Arabaların yanından geçerek ilerledim bir süre. Arkamdan gelmemişti. Gelmesini de beklememiştim. Çünkü burada olsaydı biletini birkaç saat sonrasına aldıracağı şeyler söyler, yerin dibine soktuğum benliğinin üzerini çiğnemekle bile uğraşmazdım. Sonrasında ise ne kadar pişman olursam olayım, arkama bir kez olsun dönüp bakmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lierre ¦ yoonmin
Fanfictionpole danser's au / switch! . direğe sarılı bedenlerimiz kadar var, kıvranan benliklerimiz kadar yokuz. '𝐢'𝐦 𝐠𝐨𝐢𝐧𝐠 𝐛𝐚𝐜𝐤 𝐭𝐨 𝟓𝟎𝟓'