Arctic Monkeys / If You Were There, Beware
.
.
eğer oradaysan dikkat etyılan ruhlu cimrilere
..
yeterince anlamadın mı
kazmaya çalıştığın şey
orada değil
hırsızlar haydutlara yardım eder
onları yenmeye çalışırken
bir sevgilinin güzel zarafetini
o boyun eğene kadar
..
ve neden
onu kendi başına bırak
eğer göz yaşlarını tahmin edebilseydim bunu söylemezdim
..
bir cadılar çemberi var
hırslı kötüler onlar
ama onlara verecek bir şeye sahip değilim
ve o da verecek bir şeye sahip değil
..
"Hangi beyinsiz füme ve bordo rengini birbirine karıştırabilir?"
Fazla sinirli gözükmese de içten içe kendini yiyip bitirdiğini attığı adımlarla ya da yaktığı sigarasından çektiği sert nefeslerle, gayet net bir şekilde görebiliyordum. Alışveriş merkezi maceramızın üstünden birkaç gün geçmişti ve ne olduysa ondan sonra olmaya başlamıştı. Her şey hızlanmış, etrafta bir koşuşturmaca başlamış ve ben daha ne olduğunu bile anlayamadan bu akşam için onun bir davete katılacağını öğrenmiştim. Bana, 'sen de geleceksin' dememişti ama bir şekilde onun yanında gitmem gerektiğini biliyordum. Yine de ne için olduğunu, neden oraya gitmesi gerektiğini sormadım çünkü emindim ki yine birbirimizi yemeye başlayacaktık ve ben artık onunla daha fazla kavga etmek istemediğime karar vermiştim.
Aslında ne giymem gerektiğine dair de hiçbir şey planlamamış, hiçbir hazırlık yapmamıştım. Ancak onunla gittiğimiz mağaza birkaç küçük aksaklıktan dolayı seçtiği takımı kendilerinin teslim edemeyeceğini, dolayısıyla birisinin onu almaya gidip gidemeyeceğini sormak için aradığında Jimin'in elinin altında ben vardım. En başında konuşulan onların her şeyi eksiksiz halletmesi olduğundan iş mağaza müdürüne kadar gitmiş fakat bir şekilde benim korumalığını yaptığım agresif çocuğu yatıştırmayı başarmışlardı. O da doğruca motorunun anahtarlarını bana uzatarak sadece kıyafeti almaya gitmem gerektiğini söylemişti.
Yani düşündüğü gibi füme ve bordo rengini karıştıran oradaki çalışanlar değil, bendim.
Ama bunun bir karışıklık olduğu söylenemezdi çünkü onlar bana doğru kıyafeti vermişlerdi ancak arkalarda bir yerde tek kalmış bu rengi görünce onun saçları aklıma geldiğinde kendimi tutamamıştım ve küçük bir konuşmanın ardından o takımı Jimin'in ölçülerine birkaç saat içerisinde getirmelerine ikna etmiştim. Zaten başka şansları da yoktu. Yeteri kadar başlarına iş almış durumda olduklarından hemen kabul etmişlerdi. Oyalanmam gereken birkaç saatim olduğu için de rengi akmaya başlamış ve korkunç bir halde gözüken saçlarımı boyatmak için alışveriş merkezindeki herhangi bir kuaföre girmiştim. Birkaç ay önce olsa asla bir saç için bu kadar para vermeyeceğimi savunur, verenlere de salak gözüyle bakardım çünkü bilirsiniz hala yağmur yağdığı zaman su akıtan bir çatıya sahiptim.
Ama artık bunu çok da umursamamaya başladım. Neticede o para benimle birlikte mezara girmeyecekti ya da benden sonra birikimimi bırakabileceğim birine sahip değildim. O yüzden birkaç hanelik tutarı kasaya bırakıp çıktığımda içimde hiçbir pişmanlık yoktu. Aksine saçlarımı beğenmiş olduğumdan yüzümde küçük bir tebessüm bile vardı. Böyle basit şeylerle mutlu olmayalı epey bir zaman geçtiğinden, içimde bir gariplik olsa da buna vaktim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lierre ¦ yoonmin
Fanfikcepole danser's au / switch! . direğe sarılı bedenlerimiz kadar var, kıvranan benliklerimiz kadar yokuz. '𝐢'𝐦 𝐠𝐨𝐢𝐧𝐠 𝐛𝐚𝐜𝐤 𝐭𝐨 𝟓𝟎𝟓'