20 Aralık

132 11 7
                                    

20 Aralık


Tatili en yakın arkadaşının ailesiyle İsviçre Alplerindeki bir dağ evinde geçirmek için davet edildiğinde, Taeil bunun tam olarak ne anlama geldiğine dair hızlı bir internet taraması yapmıştı.


Lastik tabanlı çizmesinin altındaki karı çatırdatarak kiralık arabadan iner inmez Taeil 'Avrupa'nın dağlık bölgesinde saçakları sarkan ahşap bir kulübe' tanımının biraz yetersiz kaldığını fark etti.


Önünde ahşap, taş ve camdan devasa bir bina dikiliyordu – kısmen kale ve kısmen lüks bir oteldi. Ve burası tatil boyunca tamamen kendilerinindi. Arkasında yükselen dağların görüntüsüyle ve zarif bir kar örtüsü ile kaplanmış bir halde, nefes kesiciydi. Bir an acaba bu dağ evinin hiç bir Bond filminde kötü adamın karargahı olarak kullanılıp kullanılmadığını merak etti.


Arabanın kapısını çarparak kapattı ve bagajı açtı, kulplarında hala havayolu etiketleri takılı olan bavulunu aldı. Kalın kışlık montunun üstüne sırt çantasını taktı, üstündeki kat kat kıyafetler onu şişman bir penguen gibi hissettiriyordu. Taeil tekerlekli bavulunun çekme kolunu uzattı ancak bunun tek faydası birkaç inçlik yumuşak beyaz karda bavul tekerleklerinin işe yaramadığını keşfetmesi oldu.


"Lanet olsun," diye mırıldanırken nefesi küçük beyaz bir bulut şeklinde yayıldı. Bavulunu yana yatırıp yandaki kulpunu kavradı ve bu sefer de bavulunun ne kadar ağır olduğunu keşfetti. Burada konaklayacağı iki haftada okumak için yanında birkaç kitap getirmişti. Ve Noel arifesi, Noel Günü ve Yeni Yıl için birkaç güzel kıyafet. Ve kıçı donmadan kayak yapmanın keyfini çıkarabilmek için Seul'den satın alabildiği kadar kışlık ekipman.


"Kahretsin." Dağ evinin giriş kapısına çıkan en az bir düzine kadar karla kaplı taştan basamak vardı. Utanç verici bir mücadelenin ardından Taeil sonunda şansına yukarıdaki saçaklar sayesinde daha az karlı olan girişe ulaşabilmişti. Devasa ahşap kapının yanında, duvarın gri taşında kapı kilidinin tuş takımını ortaya çıkarmak için gri bir dikdörtgen açıldı. Taeil tuş takımını kapalı tutmanın, tuşların donmasını ve aralarına karın girmesini önlemek için muhtemelen en iyi yol olduğunu düşündü.


Bavulu yere bıraktı ve deri eldivenlerini çıkardı. Johnny birkaç saat önce arayıp ailesinin kötü hava şartları nedeniyle Heathrow havaalanında mahsur kaldığını söylemişti. Orada da kar yağıyordu. Bu yüzden de Taeil'e dağ evinin giriş kodunu vermişti.


Kodu tuşladı ve küçük düğme yeşil bir ışıkla parladığında rahat bir nefes verdi. Dilini bilmediği en yakın kasabadan kilometrelerce uzakta olan İsviçre Alpleri'nin ortasında kapıda kalakalmak istemezdi.


İçeri girdi ve bavulunu parlak meşe zemine bıraktı. Evin içi de dışı kadar görkemliydi. Hatta belki daha da fazla. Taeil fal taşı gibi açılmış gözlerini çevresinde gezdirdi ve takdirle başını salladı. Johnny'nin ailesi her zaman konforlu bir hayat sürüyordu ama son beş senede değişen çok şey olmuştu. Taeil bazen bu gerçeği unutuyordu.


"Merhaba?" Evde henüz başka kimse olmadığını bilmesine rağmen seslendi.


Cevabı derin bir sessizlik oldu.


Taeil ağır ve şimdi bir de karla kaplı olan montunu kapının yanındaki birçok askıdan birine astı ve botlarını çıkarıp ahşap zemine su damlamasın diye onları bir paspasın üstüne koydu.

12 Days of Christmas | hyuckilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin