27 Aralık

66 10 3
                                    

27 Aralık


Taeil dağların zirvesinde karla kaplı ağaçların tepelerini yavaşça aydınlatarak yükselen güneşi izlerken kahvesini yudumladı. Eğer telefonunu yanına almış olsaydı, evlerindeki ailesine göndermek için bir fotoğraf çekerdi şimdi. Ne var ki telefonu yatağının başındaki komodindeydi. Bir yanına yarı-sert bir Donghyuck'un yaptığı baskıyla uyandıktan sonra odadan apar topar kaçarken telefonunu kapmayı düşünememişti.


Büyütülecek bir şey değildi. Ya da en azından Taeil'in kendine söylediği şey buydu. Tıpkı dün duşta yaşadığı şeyin hiçbir anlam taşımadığı gibi. Birisiyle bir hafta boyunca bir hiçliğin ortasında sıkışıp kaldığında böyle şeyler olurdu, öyle değil mi?


Johnny'i arama kararı veren şey içindeki mazoşistti.


"Ne halt yemeye uyanıksın?" Oldu Johnny'nın kibar selamlaması.


"Onu asıl sana sormalı." Taeil karşılık verdi. "Şaka bir yana, jet-lag yüzünden mahvolup uyuyamamışsındır diye umuyordum."


"Tam olarak öyle oldu." Johnny iç çekerek kabul etti. "Yani."


"Yani?"


"Görünüşe bakılırsa bir süre daha ikinize katılamayacağız."


Taeil kahvesine doğru kaşlarını çattı. "Neden ama? Şu an ülkenin içindesiniz, değil mi?"


"Evet ama kar her şeyi yavaşlatıyor. Duyduğuma göre dağ yollarının açılması bir-iki gün daha alacakmış."


"Lanet olsun."


"Biliyorum, eminim şimdiye benimle tatile gelmeyi kabul ettiğin için pişman olmuşsundur, huh?" Johnny güldü. "Birlikte çok eğlenmiyor muyuz?"


Taeil ironiyi görmezden geldi. "Hyuck ile mümkün olduğu kadar keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Noel'e yetişemeyeceğiniz haberinin etkisini atlattıktan sonra buradaki zamanını olabildiğince değerlendirmeye karar verdi o da. Kayakta baya ilerledi hatta, etkilenmediğimi söyleyemem."


"Her zamanki Hyuck." dedi Johnny ve Taeil sesindeki gülümsemeyi duyabiliyordu. "Bu gün dışarı çıkacak mısınız yine?"


"Muhtemelen. Başka yapacak pek fazla bir şey yok."


"Uzun zamandır orada sıkışıp kalmaktan içiniz daralmadı mı daha?"


"Ah, henüz olmadı." Taeil cevapladı. "Belki birkaç gün sonra."


"Gidip kahvaltı için bir iki şey bakacağım, sen?"


Güneş hala dağların zirvelerine tırmanıyor, güneşli bir günün gelişini müjdeliyordu. "Evet" dedi Taeil ayağa kalkıp gerinirken. "Ben de kahvaltılık bir şeyler hazırlamalıyım. Eminim kardeşin er ya da geç kalkıp mideye indirebileceği bir şeyler aramaya başlayacak."

12 Days of Christmas | hyuckilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin