21 Aralık

79 10 13
                                    

21 Aralık


Kendini uyandırması için güneşe güvenmemekle iyi etmişti. Taeil uyandığında dışarıdaki ışık loştu, lapa lapa yağan kar gökyüzünün üzerine battaniye atılmış bir lamba gibi görünmesine neden oluyordu. Saat 10'u geçmişti ve gereğinden fazla uyuduğunun farkındaydı. Gerçi jetlag onu hala mahvediyordu.


Duş alıp kot pantolon ve büyük örgü bir kazak giydi. Tatildeyken kot pantolon giyerek biraz fazla abartıyormuş gibi hissediyordu ama aynı zamanda lanet olası bir dağ evinde çorap ve eşofmanla dolaşmanın da uygun olmayacağını düşündü. Her yerin bir adabı vardı.


Kahve ve pişmiş yemek kokularını takip ederek mutfakta Donghyuck'u buldu.


"Oh, güzel, uyanmışsın. Sana kahvaltı hazırladım!"


Taeil'in gözleri fal taşı gibi açıldı ama Donghyuck'un parmağı ile işaret ettiği yeri takip edip bar taburelerinden birine oturdu. Önüne dumanı tüten bir kupa kahve servis edildi.


"Yumurta seversin, değil mi?"


Taeil kahveye üflerken başıyla onayladı. Kahve harika kokuyordu.


"Bundan iyi yürüme sözü olurdu," Donghyuck yorumladı ve Taeil'in önüne bir kase pilav, ardından da mükemmel bir şekilde katlanıp kesilmiş bir tabak omlet koydu, tıpkı Taeil'in sevdiği gibi. "Örneğin, eve onlarla birlikte gideceğini ve onlara kahvaltı hazırlayacağını ima etmenin bir yolu olarak birinin yumurtalarını nasıl sevdiğini sormak gibi."


"Evet," Taeil başını sallayıp omletten bir ısırık aldı. Lokma ağzında eridi. "Anladım."


Donghyuck gülümsedi. Bu sabah makyajı yoktu. Taeil'in hatırladığı Donghyuck'a daha çok benziyordu. Yanağındaki sivilce bal renkli teninin üzerinde kırmızı ve inanılmaz derecede insani bir şekilde oturuyordu. Çenesinde tek tük günlük sakalı belli oluyordu. Ve açıkça görülüyordu ki tatilleri için yeterince güzel giyinmemekle ilgili herhangi gibi bir endişesi de yoktu, altındaki siyah şortun neredeyse tamamını kaplayan devasa beyaz bir tişört giymişti.


"Beğendin mi?" diye sordu.


Taeil başını sallayıp gülümsemesine karşılık verdi. Aksini yapması zordu. "Güzel olmuş. Teşekkür ederim."


Donghyuck hızlıca kendine de bir tabak hazırlayıp yanındaki bar taburesine çöktü. Bir dakika sonra görüntülü arama uygulamasının tanıdık sesi odayı doldurdu.


Johnny ikinci çalışta açtı. Yorgun gözüküyordu ve saçları gözle görülür bir biçimde yağlıydı. Ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "Selam, çocuklar! İkiniz de eve ulaşmışsınız, harika!"


"Uçağa binmediniz mi daha?" Donghyuck büyük, üzgün yavru köpek bakışlarını göstermek için ekrana doğru eğilerek sordu. Telefon ekranındaki yansımasında biraz balığa benziyordu. Taeil içinden gelen kıkırdama istediğini bastırdı. "Burada size ihtiyacımız var!"

12 Days of Christmas | hyuckilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin