28 Aralık
Çayının tüten dumanının ardından, Donghyuck pencerenin önündeki telefonuna dik dik baktı. Çalıyordu. Yine.
"Aramayı cevaplamak istemediğine emin misin?"
"Eminim."
"Kim olduğunu biliyor musun ki?" Taeil bir kaşını kaldırarak sordu. "Abin de olabilir."
"Değil." Donghyuck yüzünde bir hoşnutsuzluk ifadesiyle çayını yudumladı. Çayı Taeil getirmiş ve genç adamın fincanı demir gibi bir tutuşla kavrayıp çalan cep telefonunu görmezden geldiğini görünce kafası karışmış bir halde oturmuştu. "Menajerim."
"Oh," Taeil daha önce onun menajeri ile ilgili hiçbir şey duymamıştı. "Onunla... konuşman gerekmiyor mu?"
Telefon çalmayı kesti.
"Hayır." Donghyuck dramatik bir şekilde ofladı. "Yeni yıla kadar benimle iletişime geçmeye çalışmayacakları konusunda söz almıştım. Buna rağmen her gün, tam olarak bu saatte arıyor. İlk seferinde açtım ama bekleyebilecek şeyler hakkında konuşmak istedi sadece. Ve bu şeyler beklemeye devam edecek!"
"Peki." Taeil güldü. Donghyuck ne zaman ondan tarafa baksa göğsünde doğan hissi görmezden gelmek için elinden geleni yapıyordu. Ancak hala yalnız oldukları için bu neredeyse imkansıza yakın bir görevdi. "Öyle olsun. Dizin nasıl?"
Donghyuck eşofman altının paçasını sıyırarak omuz silkti. "Çürük. Daha az şişik. Kırık değil. Yaşayacağım yekdiğer gün görene değin."
Taeil esnedi. Yaşadığı Farkındalık™'tan sonra pek de iyi uyuyamamıştı. Haşat olmuş bacağının izin verdiği kadar onu sarıp sarmalayan bir Hyuck'un varlığı da pek yardımcı olmamıştı içinde bulunduğu duruma. Taeil gecenin büyük bir kısmını geçen haftayı zihninde tekrarlayarak ve parçaları bir araya getirerek geçirmişti. Yapboz hala tamamlanmamıştı. Belki de baş aşağıydı? Gecenin geri kalanını ise Donghyuck'un uyurken ne kadar tatlı olduğunu takdir ederek harcamıştı. Açık açık söylemeye gerek yoktu, uykusunu hiç alamamıştı.
"Ve bu güzel günde ne yapacağız?"
"Bir banyo yapmayı düşünüyordum." dedi Donghyuck boş fincanını koyarken. Yüzüne haylaz bir sırıtış yayıldı. "Bana katılmayı arzu eder miydiniz?"
Taeil Donghyuck'un iyi olduğu itirazlarına rağmen banyoya gitmesine yardımcı olurken güldü. Önceden basitçe Donghyuck'un içten davranmasına minnettardı. Şimdi ise, onun şakalaşmalarıyla boğulmak, ilgisinini sünger gibi çekmek istiyordu. Ağustos'un şafağı gibi parıldayan birine önem verdiğini ve Donghyuck'un onu asla soğukta bırakmayacağını bilmek onu rahatlatıyordu. Gülüşü en karanlık geceleri yok edebilirdi. Taeil'in her bir korkusunu yatıştırabilirdi. Ve belki, Taeil'i en çok korkutan şey de buydu.
"Kıyafetlerin konusunda yardım lazım mı?" Banyonun suyunu açıp sordu. O da, dağ evindeki her şey gibi kocamandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 Days of Christmas | hyuckil
FanfictionTatili en yakın arkadaşı Johnny'nin ailesiyle geçirmeye davet edilen Taeil, dağ evindeki beyaz bir noel için heyecanlıydı. Ancak ne yazık ki bir kar fırtınası Johnny ve anne babasını havaalanında mahsur bıraktı ve Taeil, Johnny'nin üvey kardeşi Dong...