29 Aralık

70 11 3
                                    

29 Aralık


Eşiktelik. Liminality.


Bir şeyin limitinde, eşiğinde olmak anlamına gelen, latin kökenli limens kelimesinden türemiş bir sözcük.


Düşünce, kendini anlama ve davranışın normal sınırlarının gevşediği, yeniliğin ve hayal gücünün, yapımın ve yıkımın yolunu açan geçiş anları veya dönemleri.


Noel'in ve Yeni Yıl'ın arasındaki günler eşikteki zamanlardı. Dakikalar, saatler ve günler öylece yok olurdu. Dünya kadar zamana sahip olurdun, hiçbir yükümlülük veya gidilecek yerler yoktu ancak bu sonsuza kadar sürmezdi. Süremezdi. En azından Donghyuck ile arasında olup biten şey her neyse onun hakkında bu şekilde düşünüyordu Taeil. Ve bir şeyler değişiyordu.


Ve ortada bir şey vardı. Hayal etmiyordu, orası kesinleşmişti artık. Asıl problem, buna bir son vermesi gerekip gerekmediğinden emin olmamasıydı. Böyle bir şeyin olacağını hayal etmemişti hiç. Donghyuck'u en yakın arkadaşının küçük kardeşinden daha fazlası olarak görebileceğini. Ama olmuştu. Ve istese bile bu şekilde hissetmeyi kesebilir miydi, bundan hiç emin değildi.


Taeil ensesine kondurulan ılık öpücüklerle uyandı.


"Hyung," Tatlı bir ses mırıldandı hassas tenine doğru. Donghyuck'un dudakları teninin üzerinde süründü ve Taeil'in kulağının arkasındaki boş noktayı öpmek için duraksadı. Donghyuck'un derin bir nefes aldığını, onu sıkıca sarıp yakınında tutarken kokusunu içine çektiğini hissedebiliyordu. "Taeillie. Aşkım. Ay ışığım."


"Günaydın." Taeil fısıldadı, yüzüne bir gülümseme yerleşmişti çoktan.


Belini saran kollar daha da sıkılaştı, Donghyuck kendini Taeil'in sırtına yapıştırdı ve vücudunun her kıvrımı Taeil'inkiyle paralel olarak şekillendi. Artık yapbozu tamamladığını varsayıyordu Taeil. Beklediği bir cevap çıkmamıştı karşısına. Bir ilk aşk, daimi aşk. Tertemiz, büsbütün ve Taeil'in hak ettiğinden pek de emin olmadığı bir aşk. Donghyuck şimdiye kadar hiçbir müdahalede bulunmadan hayatını yaşamasına memnuniyetle müsaade etmişti, sadece Taeil'in mutluluğunu yeterli görmüştü.


Ancak şimdi her şey değişmişti, geri dönüşü olmaksızın.


Arkasını dönüp Donghyuck ile yüzleşmek için tutuşundan kurtuldu, göğüs göğüse geldiklerinde bal gibi tatlı bir gülümsemeyle karşılaştı. "Selam, benim favori hyung'um."


"Selam, benim favori Hyuckie'm"


"Bu adil değil." Donghyuck'un gülümsemesi somurtmaya dönüştü. "Senin tek Hyuckie'n benim. Ben senin favorim olduğunu söylediğimde, bu favori her şeyim demek oluyor."


Taeil'in başparmağı bronzlaşmış elmacık kemiğini okşadı. "Ne demek istiyorsun?"


"Benim favori her şeyim." Donghyuck tekrarladı. "Gülümsetmeyi, öpmeyi en sevdiğim dudaklar. Kendimi karşısında aptal durumuna düşürmek için en sevdiğim kahkaha. Şarkı söylerken duymayı en sevdiğim ses, piyano tuşlarının üzerinde dans etmesini ya da tenimde hissetmeyi en sevdiğim eller. Sen benim bir günü geçirmek için favori yolumsun. Şimdi anladın mı?"

12 Days of Christmas | hyuckilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin