Onun yanında kendimi güvende hissediyordum. İçimi huzur kaplamıştı. Elleri direksiyonun üzerindeyken elini tutma gereksinimi duymuştum. Elini tuttuğumda sadece gülümseyerek yola bakmaya devam etti. Onun o gülüşü kahretsin ki tanrının ona bahşettiği bi şeydi okulda çok gamzeli çocuk görmüştüm. Onlar gamzelerini göstermek için olur olmaz şeylere gülen tiplerdi. Ama Bora gamzesinin olduğundan haberi yok gibiydi ya da bizim okuldaki çocuklardan değildi.
"Hala kim olduğunu söylemedin" diyerek sessizliği bozdum.
"Tanımadığın birisinin elini neden tuttuğunu açıklamadın" diyerek karşılık verdi ve o sinsi gülüşü yüzünde beliriverdi.
Elimi hızla geri çektim. O diyene kadar hala elini tuttuğumu unutmuştum. Yanaklarımın kızardığını hissederek torpidoyu karıştırdım ne yazık ki birkaç evraktan başka bir şey yoktu. Rüzgarın arabanın içinde olduğundan emin olmak için arka koltuğa baktım. Kıvrılıp uyumuştu. Uykulu bir sesle "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Bunu söylemek için daha çok erken. Yolumuz uzun. İstersen biraz uyu. Seni yemem." dedi.
Borayla didişemeyecek kadar yorgundum. Hızını yavaş yavaş düşürüp arabayı sağa çekti. Arabadan inip bagajdan küçük bir yastık çıkardı. Çok geçmeden arabaya geri bindi ve yastığı bana uzattı. Teşekkür ederek yastığı alıp uyumaya başladım.
...Gözlerimi açtığımda kendimi gri deri bir koltukta buldum. Üzerimde mor bi pike vardı. Sanırım Bora'nın mora takıntısı vardı.
"Demek uyandın. O kadar seslenmeme rağmen uyandıramadım. Bu yüzden kucağıma alıp koltuğa yatırmak zorunda kaldım. Nesin sen 100 kilo felan mısın? Buraya taşıyana kadar kolum koptu."
Yine o ukala tavrını takınmıştı.
"Demek günün her saati ukalasın. Eğer seslenmiş olsan eminim duyardım. Espiri yeteneğin çok kötü olmasına rağmen güzel zevkin varmış."
"Doğruyu söylemek gerekirse çok güzel uyuyordun. Uyandırmak istemedim o yüzden kucağıma aldım. Sandığımdan daha da zekiymişsin. Teşekkürler ama burası Mete'nin evi dolayısıyla benim zevkim de değil" dedi.
"Mete kim?"
"En yakın arkadaşım birkaç haftalığına Amerika'ya tatile gitti. Otele gidemezdik sizinkiler şimdiden ayaklanmış ufak bir hatamızda enselenme riskimiz var."
"Sen ciddi misin? Peki nerden biliyorsun?"
"2 adamım evi izliyorlar. Dolayısıyla tüm olanlardan haberim oluyor."
"Tebrik ederim Bora ukala olduğun kadar da zekiymişsin. Şaşırttın beni. Peki şimdi ne yapacağız?"
"Çok işimiz var. İlk olarak kahvaltı yapalım sonra etrafı dolaşırız. Üst kat koridorun sonunda sağdaki oda da eşyaların var. İstersen üstünü değiştir. Deden ve anneanneni dert etme."
Söylene söylene merdivenlerden çıktım. Koridor boyu duvarlar çerçevelerle doluydu. Her fotoğrafta Bora da yer alıyordu. Unutmadan elimi arka cebime attım. Telefonumun şarjı çok azdı. Şarj aletimi unutmuş olmalıydım. İnce bir şeyler giyerek mutfağa gittim.
"Şarj aletini kullanabilir miyim? Kendiminkini unutmuş olmalıyım bulamadım da."
"Mısra, Bora'nın şarj aletine muhtaç olsa gerek." Pis gülüşüyle bunu dedi. Onu oracıkta boğmak isteyerek:
"Verecek misin, vermeyecek misin?"
"Hayır vermeyeceğim. Şarjını idareli kullanmayı öğrenseydin. Çok iyi olmuş. Hem telefonlardan uzak dursak iyi olur. Gerekmediği sürece kullanma." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başlangıç
Teen FictionHani kaybedersin ya, hayata tutunacak bir dalın kalmaz da tüm umutlarını kaybedersin. Sonra hayatına biri girer, elinden tutup kaldırır, yanında olur. İşte o iki gencin hikayesi sayfaların arasında geziniyor. Hayatta hepimizin bir başlangıçı olmuştu...