yirmi

704 106 11
                                    

yirminci bölüm: kang yeosang için itiraf vakti

"suyun üstündesin yeo! devam et, başarıyorsun!"

arkadaşlarımın tezahüratları daha hızlı kulaç atmamı sağlasa da artık yorulmaya başlamıştım. kıyıya doğru yüzmeye devam edip sıcak kumlara bıraktım kendimi. koşarak gelip tepemde dikilen yedi çift göz sevinç ve gururlu ifadeleriyle bana bakıyordu. yorulduğum için derin derin nefes alıp verirken güneşi engellemek için kolumu gözlerime götürdüm ve içimden gelen kahkahayı serbest bıraktım. seonghwa'nın zoraki katıldığım eğitimleri meyvesini vermişti sonunda.

diğerleri de kahkahalarıma eşlik ederken gözlerimi açıp seonghwa'nın kalkmam için uzattığı eli tutarak doğruldum.

"beyler, bunu bir kutlamamız yok mu ya?" diyen wooyoung'a baktım.

mingi, "gritli'ye gidip menüdeki her şeyi söyleyelim." dedi.

"sen ödeyeceksen olur." diyen jongho'ya bakıp sırıttı mingi.

"seninkini ödeyebilirim." diye karşılık vermesiyle güldü jongho.

onu buraya geldiğimden beri ilk defa bu kadar mutlu görüyordum, daha doğrusu hissediyordum.

han jisung'un küçük arkadaş grubumuz için adeta bomba etkisi yaratan partisinin üzerinden üç hafta geçmişti. geçen sürede hem wooyoung ve san, hem de jongho ve mingi açıklamışlardı bize çıktıklarını. gerçi ben zaten biliyordum ikisini de. woosan'ın sonunda çıkmaya başlamasında biraz etkim vardı ve jongho ile mingi'yi öpüşürken görmemin yanısıra parti bitip herkes evlerine döndüğünde heyecanla anlatmıştı jongho bana her şeyi. grubumuz ise wooyoung ile san'ın sevgili olmasını yadırgamasa da seonghwa ve ben hariç diğerleri çok şaşırmıştı mingi'yle jongho'ya. şimdiye kadar nasıl anlamamışlardı zaten bilmiyordum, gayet barizdi aslında. sanırım sap olan seonghwa dışındaki herkes bir aşk kuşu olduğu için fark etmemişlerdi. kafamı düşüncelerimi dağıtmak için sallayıp lafa atladım.

"bence ben hariç herkes hesabı bölüşsün, günün yıldızı benim sonuçta."

diğerleri gülerken seonghwa kolunu omzuma atıp kendisine doğru çekmişti beni. gülümsedim. saçlarından damlayan suyun koluma düşmesi, nemli havaya rağmen sıcaklığını vücudumda hissetmem beni rahatsız etmek bir yana dursun hoşuma gidiyordu. onu hissedebilmek güzeldi.

arabalara doğru yürürken aynı zamanda bugünün devamını nasıl geçireceğimizi tartışıyorduk ki birden bire bastıran yağmur bize 'tartışmayı bırakın ve evinize gidin' demek istiyordu. en sonunda bizde toplanıp film izlemeye karar vermiştik, babaanneminkisi hariç kimsenin evi sekiz tane koca oğlanı kaldırmazdı çünkü. sekiz tane koca gürültülü oğlanı...

bol yağmurlu bir yolculuktan sonra kendimi eve nasıl attığımı hatırlamıyordum. ıslak kıyafetlerimi değiştirip jongho ile diğerlerine kıyafetlerimizden verdik, seonghwa daha önce ona verdiğim kıyafetlerin aynısını giymenin rahatlığını yaşarken iki uzun çocuk yunho ve mingi'ye uygun bir şeyler bulmak zor olmuştu.

ardından film izlemek için terasa çıktık, jongho evlerindeki projeksiyonu buraya getirmişti ve terasta film izlemek gerçekten güzel oluyordu. babaannemin elime tutuşturduğu tepsiyi alıp jongho ile beraber diğerlerinin yanına çıktığımızda çoktan filmi seçmişlerdi.

"seonghwa nerede?" dedim kendimi koltuğa atarken diğerlerinin yanında onu göremeyince.

"buradayım." dedi kapıdan girerken.

"lavobaya gitmiştim." deyip gülümserken yanıma oturması için hafifçe yana kaydım. oturduktan sonra kolunu omzuma atıp konuştu.

"ee? ne izliyoruz?"

"bilmem, yunholar seçiyordu." diye cevap verdim. herkes yerine geçerken filmin başlamasıyla bir sessizlik oldu. güzel bir temayla başlayan film ilk başlarda güzel olsa da birkaç sahne sonra yavaşça kararmaya başladı atmosfer. filmin ana karakteri olan kız bir yandan depresyonuyla bir yandan da maddi sıkıntılarla uğraşıyordu. filmin ortalarında kız pes etmeye karar verip bir kutu hapı eline döktüğünde nefesimin daraldığını hissettim. göz ucuyla etrafımdakilere baktığımda seonghwa ve jongho harici herkesin filme odaklandığını gördüm. seonghwa'nın yüzü kasılmış yerinde hafifçe kıpırdanmaya başlamıştı, jongho ise kararsız bakışlarıyla bana bakıyordu. derin bir nefes aldım, o kadar panik olmuştum ki oldukça gergin görünen seonghwa'nın üzerine düşmedim. yutkunup elimi boğazıma götürdüm, nefes alamıyordum sanki. ekrandaki kişi o kadar çok benziyordu ki bana daha fazla izlemeye dayanamadım.

"kapatın şunu."

sadece film sesinin olduğu odada konuştuğumda yunho filmi durdurup bana baktı.

"iyi misin yeo?" dedi şaşkınlıkla. diğerleri de aynı merak ile bana bakıyordu. onlara anlatmalı mıydım?

dürüst olmak gerekirse buraya gelirken onlarla tanışmayı onların arkadaş grubunun bir parçası olmayı hiç beklememiştim. bütün bir yaz odamdan salona turlarım diye düşünürken bir anda kendimi sahillerde, partilerde bulmuştum. yüzüm yıllardır gülmezken onlar sayesinde hoş kahkahalar atar olmuştum. eğer onlara anlatırsam benim hakkımda ne düşünürlerdi? nasıl tepki verirlerdi? elimin üzerinde hissettiğim el ile seonghwa'ya baktım. iyi misin der gibi bakıyordu bana endişeyle. biraz önce o da gergin değilmiş gibi bana yönelmişti direkt. güven veren gözlerinden kendimi zar zor alıp diğerlerine baktım. anlayışla bakıyorlardı bana. 'doğru ya...' dedim kendi kendime içimden. ben bu kasabada iyileşmiştim, aşık olmuştum. anlatmalıydım onlara her şeyi. hepsi kendini, duygularını bana en saf hâliyle açarken benim hakkımda hiçbir şey bilmemeleri adil değildi. yutkundum gergince.

"benim size bir şey anlatmam gerekiyor."

kimse beni kesmiyor, dalgaya vurmuyordu. sanki herkes ciddiyeti hissetmişti.

"ben bu kasabaya sadece tatil için gelmedim. aslına bakarsanız zorla gönderildim. annem ve babam tarafından."

derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

"intihar etmeyi denediğim için."


-REKLAMLAR-

yeni yazmaya başladığım ve birkaç bölüm daha yazıp bitireceğim kısa bir hikaye var arkadaşlar. benim gibi hüzünlü hikayeleri seviyorsanız belki bir şans verebilirsiniz. profilime göz atarsanız sevinirim, öptüm.

 profilime göz atarsanız sevinirim, öptüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bir, iki, üç: atla! - seongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin