on ikinci bölüm: kang yeosang aşıktı, park seonghwa çapkın
seonghwa'nın gidişini izlerken koluma birinin dokunmasıyla irkildim. mingi'ydi.
"selam kanka. nerede kaldınız siz ya? bizimkiler şu tarafta, hadi gidelim."
hızlı konuşmasına karşı kafamı onaylarcasına salladım. beni bileğimden tutup bir tarafa sürüklerken bir yandan da tanımadığım bir çocukla konuşan jongho'nun koluna girdi.
"merhaba seunghyeon, jongho'yu alıyorum, güle güle seunghyeon."
jongho ile konuşan adının seunghyeon olduğunu öğrendiğim çocuk mingi'nin birden bire onu kendisinin yanında götürmesine şaşırmış, ağzını açmış ama bir şey diyemememişti. ileride yunho, hongjoong, san ve wooyoung'u görebiliyordum. seonghwa hâlâ o çocukla beraberdi demek ki. sonunda yanlarına vardığımızda jongho mingi'nin kolundan sıyrıldı.
"ne yapıyorsun ya? seunghyeon'la konuşuyordum.
mingi bıkkınlıkla jongho'ya döndü.
"sevmiyorum o çocuğu hiç. ısınamadım bir türlü. niye konuşuyorsun ki zaten?"
"ne zaman seunghyeon'la konuşsam bölüp duruyorsun mingi. merak etme o da seni sevmiyor."
mingi güldü.
"iyi bari."
"sürekli şunu yapıp durma mingi. ciddiyim. o da benim arkadaşım."
"senin için arkadaş olabilir jongho fakat ben onun sana o gözle baktığını hiç düşünmüyorum. içine düşecekti resmen."
jongho'nun sinirlenmeye başladığını hafiften hissediyordum.
"iyi de bundan sanane? belki ben düşsün istiyorum?"
mingi'nin gözleri şaşkınlıkla açılırken jongho'ya baktı.
"seunghyeon'dan hoşlanıyor musun?"
mingi'nin yüz ifadesi şaşırmama sebep oldu. bu hayal kırıklığı taşan bakışlar da neydi böyle?
jongho duraksadı. ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. aptalca bir şey yapmadan önce onu durdurmak istedim.
"tanrı aşkına neyin kavgasını yapıyorsunuz? kesin şunu."
benden önce davranıp konuşan hongjoong'a baktım. anlayamamış gibi gözüküyordu. normal olarak şaşırmışlardı. onların hiçbir şeyden haberi yoktu.
"yok bir şey. ben bir şeyler içmeye gidiyorum." deyip hışımla giden jongho'nun arkasından bakakalan mingi'ye baktım.
hâlâ şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla ona bakarken mırıldandı.
"cidden o heriften mi hoşlanıyor ya?"
"kendi kendine bir şeyler kurup onlara inanma mingi." dedim aceleyle.
"jongho öyle bir şey demedi." diye ekledim.
mingi mutsuz bakışlarıyla bana baktı.
bakışlarını görünce haklı olduğuma daha da emin oldum. kesinlikle jongho'dan hoşlanıyordu. içten içe kuzenim için mutlu olmuştum.
"yani... haklısın sanırım. neyse. ben de içecek bir şeyler alacağım." deyip ilerlemeye başladı.
ona son bir bakış atıp bizimkilere döndüm.
"naber?" dedim hepsinin anlamadım diye bağıran yüzlerine bakıp.
"iyiyiz de... bu neydi şimdi?" dedi yunho.
![](https://img.wattpad.com/cover/270617537-288-k587921.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir, iki, üç: atla! - seongsang
Fanfic[tamamlandı] intihara meyilli genç kang yeosang, ailesi tarafından babaannesinin yaşadığı küçük bir kasabaya gönderilir. o güne kadar her günü ayrı bir ızdırap olan yeosang, bir grup gençle tanışır. #1 - seongsang '22.11.21 #1 - yeosang '03.08.21 #3...