on üçüncü bölüm: kang yeosang ve choi jongho'nun kaderleri 'birazcık' benzerdi.
dans etmekten yorgun düşmüş bedenlerimizi biraz ötede başka insanların da yaptığı gibi çam ağaçlarının altındaki çimliğe atmıştık. derin derin nefes alıp verirken saatime baktım. karanlıktan ve sarhoşluktan pek anlayamamıştım ama büyük ihtimalle üç veya dört gibi bir şeydi. hava çok az ağarmıştı. kafamı seonghwa'nın göğsüne yasladım. normalde yapamazdım böyle bir şey; fakat şu an damarlarımdaki sıvı cesaret bütün utancımı alıp götürmüştü. evet, ilk kadehten sonra birkaç kadeh daha içmiştim.
pişman değildim doğrusu. seonghwa'nın göğsü rahattı, sıcaktı, hem kalp atışını bile duyabiliyordum.
"yıldızlar seuldekinden daha parlak burada." dedi birden. kafam hâlâ göğsündeyken hafifçe ona baktım.
"daha önce seulde mi yaşıyordun?"
güldü. sonra durdu. sonra yine güldü. kafasını salladı.
"uzun zaman önce."
neden böyle bir tepki verdi anlamadım ama çok da anlamaya çalışmadım zaten. sarhoştu. ben de sarhoştum.
esneyip yıldızlara baktım.
"çok güzel." dedim istemsizce.
"öyle."
aklıma gelen şeyle konuştum.
"yunho ve hongjoong nerede ya? en son dans etmeye başlarken gördüm onları."
"bilmem, tüymüşlerdir her zamanki gibi."
"beş altı tane sarhoş herifle uğraşmamak için kaçtılar mı diyorsun?"
"muhtemelen."
"akıllıca." demem seonghwa'yı güldürmüştü.
ardından başımı istemeyerek seonghwa'nın göğsünden kaldırıp yanımızda sızmış olan woosan ikilisine baktım. buram buram alkol kokuyorlardı. eh, normaldi. resmen banyo yapmışlardı içkiyle.
"onları ne yapacağız?"
seonghwa doğrulup birbirlerine sokulmuş mışıl mışıl uyuyan onlara baktı. birkaç saniye sonra gülüşünü duydum.
"boşver. kalsınlar burada."
normalde böyle bir şeye karşı çıkardım ama şimdi sadece gülesim gelmişti.
"peki ya onlar?" dedim kafamla sadece birkaç dayanıklı insanın kaldığı pistteki mingi ve jongho'yu işaret ederek. sallana sallana bazen de sendeleyerek dans ediyorlardı, dans etmeye çalışıyorlardı desem daha doğru olacak.
"onları da boşver. aşık zaten onlar birbirlerine, bir şekilde başlarının çaresine bakarlar. en kötü sızarlar burada."
"jongho'nun hislerini bildiğini biliyordum. mingi'nin geçen sene sarhoşken onu öptüğünü de biliyorum. ama aşık onlar birbirlerine derken nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
seonghwa gülümseyerek uykulu gözleriyle bana baktı.
"çok bariz değil mi? eminim sen bile yeni gelmene rağmen anlamışsındır. mingi çok salak olduğu için kendi hislerinin farkında değil sadece."
güldüm.
"sanırım öyle."
birkaç saniyelik sessizlikten sonra konuştu.
"hava ağarmaya başladı. eve mi gitsek?"
kafamı salladım.
"olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir, iki, üç: atla! - seongsang
Fanfic[tamamlandı] intihara meyilli genç kang yeosang, ailesi tarafından babaannesinin yaşadığı küçük bir kasabaya gönderilir. o güne kadar her günü ayrı bir ızdırap olan yeosang, bir grup gençle tanışır. #1 - seongsang '22.11.21 #1 - yeosang '03.08.21 #3...