Bu zamanlar hayatın durduğu anlardır. Öylece bir boşluğa odaklanır saatlerce hareketsiz kalmak istersin. İçinde olduğun durumu, yaşadığın şeyi kabullenmezsin bir türlü. Çünkü ne yaşadığını bilmezsin.
Aslında insanın içini yakan şey başkaydı. Benim içimi yakan başıma ne geldiğini anlamamamdı. Olanları düşünüyordum günlerdir.
Tüm o savaşlar, mücadeleler, ölümler hepsi geride kalmıştı artık. Sevdiklerime yeniden kavuşmuştum. Tam her şey düzeldi, artık hayatım, mutluluğum tamamdır bundan sonrası klasik mutlu son dediğim yerde tüm hayatım uzay boşluğunda bulunan kara deliğe çekilmiş gibi oldu.
Sevdiğim tüm o insanlar, Orbis de hayatlarına dokunduğum ailem dediğim herkes gözlerimin önünde birer birer yok olup hiçliğe gittiler. Öldülerse ölü bedenleri nerde? Yok ölmedilerse neredeler? Neden bir anda yok oldular? Sanki atomlarına ayrışıp toz olup uçup gittiler.
"Melike" deyince sesin geldiği yöne baktım. Alpaslan'ı karşımda sapasağlam ayakta bana bakarken görünce hızla ayağa fırladım. "A-Alpaslan. Sen sen nasıl oldu? Gitmiştin, kaybolmuştun, toz oldun, hücrelerine ayrıldın ama sen" dedim şaşkın şaşkın.
O da bana gülümseyerek baktı uzun bir süre. "Bu garip konuşmaların hiç değişmiyor Melikem" deyince gözlerime dolan yaşlar yerçekimine boyun eğerek hızla akmaya başladı. Ona sarılmak için adım attığım anda bir şey engel oldu sanki. "Alpaslan ne oluyor? Niye sana doğru gelemiyorum?" diye sordum. "Neden olduğunu biliyorsun Melike" deyince başımı olumsuz anlamda sallayıp" hayır hayır bilmiyorum" dedim.
"Olanlara gözlerini kapatırsan o olanların olduğu gerçeğini değiştiremezsin karıcım" deyince "Gıcıksın oğlum sen. Niye öyle karışık karışık cümleler kuruyorsun?" deyince yüzünde muhteşem bir gülümseme oluştu. "Asla vazgeçme Melike. Sen vazgeçemezsin çünkü sen- "cümlesini tamamlamasına izin vermeden yarıda kesip bıkkın şekilde "Çünkü ben VARİSİM biliyorum" deyince kaşlarını çatıp "Konuşan kişinin sözünü kesmek çok ayıp ve kaba bir davranıştır. Çünkü sen benim karımsın. Sen tüm Orbis'in örnek aldığı kadınsın. O yüzden bizi aramaktan hiç vazgeçme. Unutma ölü ya da diri seni bekliyor olacağız" deyince gözüme dolup da görmemi engelleyen yaşları silmek için kolumla gözlerimi silmeye başladım.
Gözlerimi açtığım anda Alpaslan'ın olmadığını gördüm. "Alpaslan?" deyip etrafıma baktım. "Alpaslan neredesin? Nereye kayboldun?" diye bağırdım. Onu bir daha göremeyeceği anlayınca dizlerimin üstüne çöktüm. Ne yapacağımı bilmeden öylece beklemeye başladım.
"Yine mi hayal gördün Melike?" diye soran sesin sahibine bakmadan "hayal değil onlar. Kanlı canlı karşımdalar, biliyorum" deyince derin bir nefes alıp bıraktı Heva namı diyar Orbis'te ki ilk iki kişiden biri. Yani Orbisliler öyle söylüyor.
"Peki kabul edelim ki kanlı canlı karşındalar. Neden onlara dokunamıyorsun? Onlarca kez gördün onları. Neden hiçbirinde dokunamadın onlara Melike?" deyince sinirle ayağa fırladım ve karşısına dikilip
"bilmiyorum. Allah kahretsin ki bilmiyorum. Neredeler, ne yapıyorlar, sağlar mı ölüler mi, onları kurtarabilir miyim kurtaramaz mıyım, ömür boyu böyle sefil bir şekilde mi yaşayacağım? Hiçbir şey bilmiyorum. Anladın mı şimdi beni Heva? Çaresizliğin ne kadar berbat bir şey olduğunu anlayabiliyor musun Hevva?" diye sorup cevap beklemeden eve doğru yürümeye başladım.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Çevlik'e geri dönemezdim. Herkesin nerde olduğunu sorduklarında o insanlara verebilecek bir cevabım yoktu. Orbis de düzeni yeniden kurmuştuk. O yüzden bana ihtiyaçları yoktu. Asıl ihtiyaçları olanlara da ben yardım edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orbis-Yeni Geçmiş
FantasyAilesinden ve dostlarından gücünü alan Üsteğmen'in elinden bu gücü alma vakti geldi. Bakalım Orbis'in gizemli geçmişinde ailesini bulup kurtarmayı başarabilecek mi Üsteğmen Melike Zazaoğlu. Alıntı "Bu nasıl mümkün olabilir? Orbis de güneş enerjis...