Duyduğum şeyle artık bekleyemeyeceğimi anlamıştım o yüzden hızla ayağa kalktım.
"Noldu Varis? Niye fırladın ayağa böyle," diye sorunca "Bir yolunu bulup o ihtiyarları öldürmeliyim. O yüzden elimi çabuk tutmam gerekiyor Karaca" dedim.
"İhtiyarları öldürmek imkansız Varis. Onların koca koca orduları var. Orduları geçseniz bile İtbarakları geçemezsin. Hepsine birden gücün yetmez" deyince "bir yolunu bulmam gerekiyor. Artık burdan geri dönüşü yok" dedim ve yola çıkmaya hazırdım artık. "Aşağıda yüzlerce dev var. Onları nasıl geçmeyi planlıyorsun," diye soran Karaca'ya baktım.
"Hiçbir planım yok. Allah ne verdiyse koşacağım artık" deyince Cabir öne çıkıp "olmaz öyle şey. Devler seni yakalayabilir. Göstereceğim patikadan gidersen devlere yakalanmazsın" deyip patikayı tarif etmeye başladı.
"Demek buraya o yoldan geldiniz" diye sordum. "Evet bayağı araştırdık ve en sonunda da bulabilmiştik yolu" deyince gülümseyerek ikisine de baktım ve "herşey için teşekkür ederim ikinize de" dedim.
"Biz bir şey yapmadık. Asıl ben sana teşekkür ederim Varis. Kızımın canı kurtuldu sayende" deyince "Ne demek bir şey yapmadık? Siz bana tutunabileceğim bir umut ve muhteşem bir müjde verdiniz" dedim.
Cabir de ciddi bir şekilde "Unutma Melike, Güç kimin kanından yapıldıysa o kişiyi bulmalısın ve en önemlisi o kişiyi senin öldürmen gerekiyor başkası değil. Başkası tarafından öldürülürse sevdiklerinde o arafta yok olup gerçekten ölürler. Kehanet bu şekilde" deyince derin bir iç çekip gülümsedim ve "merak etme onu kendi ellerimle öldüreceğim" deyip yürümeye başladım.
"Peki şimdi ne yapacaksın Melike? İhtiyarları nasıl bulacaksın? Sonuçta bu adamlar çoktan ölüp toprak olmuşlar bile. Onları geri getirip tekrar öldüremezsin ya" deyince Hevva'ya baktım.
"Onları öldükleri yerden geri getiremem belki ancak henüz ölmeyip, yaşadıkları zamanlara gidip onları öldürebilirim" deyince ikiside kafaları karışmış bir şekilde birbirlerine baktılar.
Edam şaşkın şekilde "nasıl yani sen şimdi şey mi diyorsun zaten ölmüş insanların hayatta oldukları zamana gitmeyi mi plaanlıyorsun," deyince "aynen öyle planlıyorum" dedim.
Hevva üzgün bir ifadeyle bana bakıp "Melike, bak kızım bu yaşadıkların çok zor biliyorum ancak bu acıların kafanı bulandırmasına izin verme. Sen şu anda gerçekle hayali ayırt edemeyecek durumdasın anlaşılan. Söylediğin şeyler mümkün gibi görünüyor ama-" cümlesini tamamlamasına izin vermeyip "aması yok Hevva. Aması yok bu işin. Eğer küçükte olsa bir ışık görürsem onun peşinden giderim. İlk olarak Dünya'ya dönmem gerekiyor. Orada teknoloji çok daha ileri olduğu için oradaki imkanları kullanıp zamanda yolculuk yapabileceğim birşeyler bulacağım" dedim.
"Peki Dünya'ya nasıl gideceksin? Geçit kapıları belli dönemlerde açılır sadece. Ve o zamana daha çok var" deyince çantamı aldım elime.
Çantanın İçinden bir şeyi çıkarıp onlara gösterdim ve "bunu gitmeden önce başkan verdi bana. Bildiğiniz gibi onlar da geçit kapılarını zamanı gelmeden önce açtılar. İşte bundan bahsediyorum. Bizimkiler bir şeyler bulabilirler diye gideceğim Dünya'ya. Bulduktan sonra da geri döneceğim Allah'ın izniyle" deyip ayağa kalktım ve elimdeki projeksiyona benzeyen cihazı önümdeki boş araziye doğru tutup düğmesine bastım.
Bir kaç saniye içerisinde cihaz titremeye başladı ve titremenin sonunda ucundan ışınlar çıkıp bi 10 metre ilerde bir araya gelip daire şeklinde dönmeye başladılar. Işınlar tam bir daireyi oluşturdukları anda dairenin içide dönmeye başladı ve bir anda arkadaki yeşil manzara kendini kara bir deliğe bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orbis-Yeni Geçmiş
FantasyAilesinden ve dostlarından gücünü alan Üsteğmen'in elinden bu gücü alma vakti geldi. Bakalım Orbis'in gizemli geçmişinde ailesini bulup kurtarmayı başarabilecek mi Üsteğmen Melike Zazaoğlu. Alıntı "Bu nasıl mümkün olabilir? Orbis de güneş enerjis...