Eveet, yeni bölüm. Beğenmenizi umuyorum. Multimedia, Asya
Bir hafta geçti, Ecem ve Mert sayesinde sürekli Berk’le yan yana geliyorduk. Tabii beyefendi yüzüme bakmaya tenezzül bile etmiyordu.
Cidden, ne olmuştu ona? Birden soğuk davranmaya başlamıştı. Dengesiz işte, ne olacak.
Birkaç hafta önce sarılıp uyuduğum adam, şimdi neden yüzüme bakmıyordu? Kötü bir şey mi yapmıştım, anlayamıyordum ki.
“Asya! Hadi, hazırsan getirme beni yukarıya!” diye bağıran Ecem’in sesini duyduğumda alnıma vurdum. Nasıl unutmuştum? Bugün Ecem, Mert ve ben bir yerlerde oturacaktık. Ecem beni kesinlikle öldürecekti.
“Kızım hadi ya, uğraştırıyorsun beni de.” derken hala yatağımın üzerinde oturduğumu görünce kaşlarını çattı. Beni öldürmemesini umarak ona gülümsediğimde “Bu artık işe yaramıyor salakistan prensesi. Çabuk kalkıp hazırlanıyorsun.” diyerek azarladı.
Yataktan kalkıp mini deri eteğimi ve üstüne beyaz boğazlı tişörtümü aldım. Hava serin olduğu için bej bir hırka almayı da unutmadım. Banyoya gidip giyindikten sonra odama geçip boy aynasına baktım. Normalde etek giymeyi seven biri değildim, genellikle pantolonu tercih ederdim. Saçlarımı iki yandan örüp, siyah külotlu çorabımın üstüne siyah botumu da giydiğimde hazırdım. Makyaj yapma gereksinimi duymadan Ecem’e dönüp “Hazırım.” dedim.
Kapının önünde Mert’inki yerine Berk’in arabasını gördüğümde şaşırmıştım. Bugünü üç kişi geçireceğimizi sanıyordum.
Ecem’e baktığımda onunda şaşkın olduğunu görmüştüm. Anlaşılan bu Mert’in işiydi.
Arabaya binmeden önce Berk’in “Ecem sen bin, Asya sende üstünü değiştir.” demesiyle afallamıştım. Şaşkın halimden çıkıp, “Değiştirmeyeceğim, karışma bana.” dediğimde sinirlenmiş gözüküyordu.
“Asya, değiştir dedim. Uğraştırma beni.” dediğinde sesi daha sert çıkmıştı. Açıkçası korkmuştum. Korkumu belli etmeyip “Bende değiştirmeyeceğim dedim, uzatma Berk. Gidelim hadi.” diyip arabaya bindim.
“Tamam o zaman, bugün olacakların sorumlusu sensin.” dediğinde ne dediğini anlayamamıştım. Yine de bu hödük ile uğraşmak istemediğim için uzatmamıştım.
Gideceğimiz yere vardığımızda buranın bir bar olduğunu gördüm. Daha hava kararmadığı halde bir sürü insan vardı. Çok kötü bir yer gibi gözükmese de Yaseminlerle gittiğimiz yer kadar iyi değildi.
Ecem Berk’e dönüp “Mert nerede?” diye sorduğunda, “İlerideki masada, geçelim hadi.” diye cevapladı onu.
Ecem ve Berk önden giderken sesinden aşırı sarhoş olduğunu anladığım biri “Pişt, geceni kaça verirsin?” diye laf atınca şaşırmıştım. Ama beni daha çok şaşırtan şey Berk’in dönüp çocuğa yumruk atması olmuştu.
“Berk! Bırak, n’apıyorsun? Öldüreceksin!” diye bağırdığımda beni duyuyor gibi değildi. Kolundan tutup çekmeye çalıştığımda başaramayacağımı biliyordum. Onun karşısında çok güçsüz kalıyordum.
Ayağa kalktığında elektrik çarpmış gibi kolunu çektiğinde şaşırmıştım. Ne yapmıştım ona?
“Ne oluyor Berk?” diye sorduğumda bana döndü. Gözlerinden ateş fışkırıyordu resmen.
“Sana o eteği giyme dedim değil mi Asya?” diye sorduğunda sesi oldukça korkutucuydu. “Evet ama nereden bilebilirdim böyle olacağını?” diye cevapladığımda sesimin titrememesi için oldukça güç sarf etmiştim. Bana bağırmasından hoşlanmıyordum, bu kadar güçsüz olmaktan hoşlanmıyordum.
Histerik bir kahkaha atıp bana döndüğünde gözlerinde hala öfke vardı. “Nereden bilebilirdim mi? Ulan söyledim sana! Giyme dedim, bir kerede dinle lan! Sana laf anlatmaya çalışanında ben! Önümde tecavüz etseler, umurumda olmaz!” dediğinde daha fazla tutamazdım kendimi. Ecem “Berk!” diye bağırdığında ne zaman yanımıza geldiğini bilmediğim Mert, “Berk, saçmalama. Üzüyorsun kızı. Sus artık.” diye destekledi onu. Ona dönüp “Lavabo nerede Mert?” diye sordum. Biraz ilerideki kapıyı gösterdiğinde başımla onayladım.
Yanlarından ayrıldığım anda gözyaşlarım kendilerini göstermişlerdi. ‘Tecavüz etseler, umurumda olmaz’ demişti. Bu, hassas noktamdı benim.
Dört yıl önce…
Kulağımda kulaklıkla eve dönerken soğukta fazla yürümek istemediğim için ara bir sokağı seçmiştim. Sokakta benden başka hiç kimse yoktu.
Eve yaklaşık iki sokak kalmışken arkamdan birinin ağzımı kapatmasıyla debelenmeye başladım.
Biri arkamdan ağzımı tutarken, başka biri ellerimi tutuyordu. Bir kişide pantolonumun düğmesini açmaya çalışıyordu.
Debelenmeye devam ederken yanağıma sert bir tokat yediğimde gözlerim dolmuştu. “Debelenme küçük kız, debelenirsen acır.” dediğinde sesi midemi bulandırmıştı.
En sonunda pantolonumdan ümidi kesip tişörtümü yırttı. Boynumdan öperken titriyordum. Ağzımdaki el yüzünden hıçkıramıyordum.
Sokağın başından “Hey!” diye bir ses geldiğinde çocuklar beni bırakıp koşmaya başlamışlardı bile. Titreyen bacaklarımın daha fazla dayanamayacağını hissettiğimde kendimi yere bırakmıştım. Yanıma gelen kişiye baktığımda biraz daha korkmuştum
Ellerimle önümü kapatıp “Dokunma bana!” dediğimde şaşkın görünüyordu. “Hey, sakin ol. Yardım etmeye geldim. Benden korkmana gerek yok.” dedikten sonra üzerindeki ceketi çıkarıp bana uzattı. Teşekkür edip ceketi giydiğimde hala titriyordum. Omzuma dokunmasıyla irkildim. “Korkma, hadi kalk. Seni evine bırakayım. Yarın bir polise gitsen iyi olur.” dediğinde yardımıyla kalktım.
Titremeye devam ediyordum. “Evin uzak mı?” diye sorduğunda “Hayır, iki sokak ileride.” diye yanıtladım onu. “Tamam. Yürüyebilir misin, taksi çağırayım mı?” diye bir soru yönelttiğinde “Yürürüm, gerek yok.” diye aynı naziklikle cevap verdim.
Yürürken “Ben Burak, bu arada.” dediğinde “Bende Asya. Daha iyi bir anda tanışsaydık memnun olabilirdim.” dedim. “Ah haklısın, keşke daha erken gelseydim. Özür dilerim.” dediğinde şaşırmıştım. “Özür dilemene gerek yok. Hiç gelmeyebilirdin. Teşekkür ederim” diyerek cevap verdim.
•••