Selaam, diğer bölümü geciktirmiş olduğum için bunu erken atayım dedim. Umarım beğenirsiniz. Bu arada twitterdan yazanlar var. Çok fazla okuyucu olmadığı halde okuyan bir kaç kişinin bu kadar beğenmesi beni gerçekten çok mutlu ediyor. Ay duygulandım şimdi.
Her neyse uzatmayayım. Bana hoşçakal, Asya'ya, Berk'e ve diğerlerine hoşgeldin diyelim.
Keyifli okumalar.Multimedia: Ecem.
•••
Sonunda bitmişti gün, Berk birinci dersten sonra gelmemişti. Her ne kadar Ecem'in Mert'e sormasını sağlasam da işe yaramamıştı. O da bilmiyormuş, yani öyle dedi. Bir insan kardeşinin yerini nasıl bilmez ya? Neden bilmez? Hadi onu geçtim, ben neden bu kadar merak ediyorum? Ne önemi var benim için? Sıra arkadaşım sadece sonuçta.
"Nefret bile etmiyorum ondan, nefret edecek kadar değer vermiyorum çünkü." diye geçirdim içimden. İçten içe ben de inanmıyordum. Nefret etmiyordum, edemiyordum. Deniyordum ama. Gerçekten deniyordum. Sonra gözleri geliyordu aklıma. Umursamaz tavrı, duygusuz bakışları ve o kokusu. O insanı büyüleyen, insanı öldüren bakışları...
"Kafamda durmadan, bağırıp çağıran bir yabancının sesi." Sözleri geldi aklıma Model'in. Belki de en sevdiğim şarkısıydı grubun. Düşüncelerime hak verir gibiydi bu söz. Tanımıyordum onu. Yabancıydı bana. Sesi aklımdan çıkmıyordu ama. Sadece sesi olsa iyi. Hiçbir şekilde aklımdan çıkmıyordu. Peki neden çıkaramıyordum onu aklımdan? Neydi buna engel olan? Keşke bunu bilseydim. Belki o zaman daha kolay olurdu her şey.
Evin önüne geldiğimizi fark ettiğimde bizimkilerle vedalaşıp içeri girdim. Başım çatlayacak gibiydi. Sadece sıcak bir duş alıp uyumak istiyordum. Annem daha gelmemişti. Zaten bu saatlerde gelmezdi de. Eşyalarımı odama bırakıp banyoya geçtim. Kendimi küvete, sıcak suya bıraktım. Su yavaş yavaş bedenimi gevşetirken aklıma gözlerinin gelmesiyle tekrar her yerim kasıldı. Onu unutmak için banyoya girdiğimde bile aklıma gelmek zorunda mıydı? Gözlerimi kapatıp onu düşünmemeye çalışarak on beş dakika daha banyoda kaldım. Derim buruşmaya başlayınca çıkma vaktinin geldiğini anlayıp bornozuma uzandım.
•••
Boğazımdaki acı tat ile uyandığımda saat 19.52 olmuştu. Neredeyse dört saattir uyuyordum. Ecem'den gelen altı cevapsız aramayı gördüğümde korkmuştum. Kim bilir n'apacaktı şimdi bana. Annemden gelen "Bu akşam gelemeyeceğim tatlım." Mesajını yanıtlamayıp, korka korka Ecem'i aradım. Telefonu "İki saattir niye açmıyorsun kızım be?" diye açtığında şaşırmamıştım. "Uyuyordum, n'oldu?" diye cevapladım onu. "Bizimkilerle sahile gideceğiz, gel. Parti varmış." dedi. "Ben gelmeyeyim ya, hasta gibiyim." Dediğimde hiç beklemeden "'Gelir misin?' demedim. 'Gel' dedim." Dedi. Ecem'e karşı çıkmak ne mümkün? Kabul etmek zorunda kaldım. "Biz zaten yoldayız şuan, Deniz alacak seni. Acele et bekletme çocuğu." Dediğinde "Tamam" diye cevaplayıp telefonu kapattım."Kışın ortasında sahil partisi ne ya? Ne yapacağız ki orda?" diye düşünürken Deniz'i bekliyordum. Kapı çaldığında paltomu alıp çıktım. Deniz beni gördüğünde ıslık çalıp, "Çok şık olmuşsun." Dedi. "Teşekkür ederim, sende çok şıksın." Diye cevapladım onu. Kapıyı açıp, "Gidelim mi?" diye sorduğunda yanıtlama gereği duymayıp arabaya geçtim.
Sahil güzeldi, biraz üşümüştüm ama soğukla bir sıkıntım olmadığı için problem etmemiştim. Ecem Mert'le konuştuğu için yanına gitmeyip Denizle başka bir masaya oturmuştuk. Bu parti için baya para harcandığı belliydi. Her şey eksiksizdi. Etrafa bakınırken Berk'i gördüm. Neden hep aynı şey oluyordu? Ben etrafa bakınırken onu görüyordum falan. Neden yani? Bu kez yanında kız yoktu. Tabii bu ona bakan kızlar olmadığı anlamına gelmiyordu. Saçma bir şekilde kızları öldürmek istemiştim.
"Sana ne Asya, takma işte. Çok zor değil." Diye uyardım kendimi.
Deniz'in sesiyle düşüncelerim bölündü. Ne dediğini bilmediğim için anlamayan bir bakış attığımda "'Sıkıldın mı?' dedim." Diye açıklama yaptı. "Biraz." Diyip önüme döndüm. "O zaman dans edelim, hadi." Dediğinde kafamı sağa-sola salladığımda yüzünü astı. "Hadi ama n'olur." Dediğinde tekrar reddettim. Sanırım kalbini kırmıştım. Ama gerçekten istemiyordum. Gürültü başımı ağrıtmıştı. Deniz'e dönüp "Ben biraz dolaşacağım." Dedim. "Ben de geleyim." Dediğinde kafamı sağa-sola sallayıp "Yok, ben giderim." Diye reddettim onu.
Sahilden bayağı uzaklaşmıştım. Neredeyse kimse yoktu geçtiğim sokaklarda. Açıkçası korkmuştum. Sahile geri dönmeye yeltenirken birinin arkamdan ağzımı kapatmasıyla çığlık atmaya çalışsam da başaramadım.
Çırpınmaya devam ederken burnuma dayanan bezle ne olduğunu anlayamadan gözlerim kapandı...